Pages

Subscribe:

CEVŞEN DUASI

B

30 Ocak 2014 Perşembe

Gönül ateşi..

  




Gönül Ateşi

Aziz Mahmud Hüdaî Hz, her sabah, hiç aksatmadan, erkenden kalkar, hocasının abdest suyunu ısıtıp hazırlayarak beklerdi.Bir sabah uykuya dalmış ve ancak vaktin sonuna doğru uyanabilmişti. Hocasının ayak sesleri geliyordu. Fırlayıp kalktı. İbriği kaptığı gibi koştu, fakat ısıtmaya vakit yoktu.
Hocasının yanına vardı varmasına ama, buz gibi suyu dökmeye kıyamıyordu. İbriği göğsüne bastırmış bekliyordu.

Hocası Üftade Hazretleri eğilerek :
-Haydi evladım, suyu dök, dedi.
Hüdaî ise ibrik göğsünde, öyle duruyor, buz gibi suyu, çok sevdiği hocasının ellerine dökmeye bir türlü kıyamıyordu.

Üftade Hazretleri tekrar söyledi tatlı ve müşfik sesiyle :
-Haydi evladım, geç kalıyoruz. Ne duruyorsun? deyince dökmeye başladı suyu çekine çekine. İçinden bir şeylerin koptuğunu hissediyordu. Öylesine üzülmüş, öylesine üzülmüştü ki tarif edilmez. Adeta bu üzüntü ve ıstırap bir ateş olmuş yüreğini yakıyordu. Elleri titreye titreye döktü suyu bu duygular içinde.
-Aman evladım! dedi Üftade Hazretleri, bu su ne kadar ısınmış böyle!
Bu sözler üzerine içinde bulunduğu duygulardan uyanan Hüdaî'nin üzüntüsü iyice artmıştı. Hocasının îma yollu uyarıda bulunduğunu düşünüyordu.

-Affedin hocam, dalmışım, geç uyandım, suyu ısıtmaya vakit kalmadı. Ne yapacağımı bilemedim. Ne olur, beni affedin, diye inliyordu adeta.
-Nasıl olur evladım! Görmüyor musun? Bu su ne kadar sıcak! Haaa anlaşıldı!!! Bu suyu gönül ateşiyle ısıtmışsın.
Evladım, der Üftade Hazretleri Aziz Mahmud Hüdaî'ye, bu hal, senin hak yolunda benden ziyade olduğunu gösteriyor.

alıntıdır

29 Ocak 2014 Çarşamba

Umuda varmak için,ümitte sabit olmak gerek...!

  


“Ben seni geceyle gündüzün arasında sevdim yar
Kaybolan yılların, doğanın o acımasız kanununda sevdim ben seni
Kahretsin işte öyle sevdim öyle yandım ben sana yar
Bilsen ki sana olan sevgiyi anlatacak bir başka kelime bulsam
Bıkmadan usanmadan yılmadan
Namerdimce onu söyler onu yazardım yar
Kahretsin ben seni gece ile gündüzün arasında sevdim yar
Bedenimi almaya gelen Azrail’in pençesinde sevdim ben seni
Kahretsin işte öyle sevdim öyle yandım ben sana yar
Bazen Prometheus oldum çarmıha gerilircesine
Bazen Spartaküs oldum aslanlara yem olurcasına
Bazen Cem Sultan, ilmiği boynunda Pir Sultan oldum yar
Bazen Şems’ini arayan Mevlana
Bazen Mevlana’yı arayan Şems
Dinginlerde Yunus, yokluğa kanat geren bir garip
Mutlu bir yusufçuk gibi sana özgürlüğüne koşarcasına geldim yar…”..



Yüzüm kapkara bir dilenciğim…
Eyvahlara dolanmış dilim…..
S/akla beni !! yâr..!!  
*********************************************

 Şikâyetin nedir, divane gönül,
Sen sevda çekmeyi kolay mı sandın?
Kanadın mı yandı pervane gönül,

Sen sevda çekmeyi kolay mı sandın?

Yüreğinden ecel teri dökülür,
Nazik tenden tatlı canın sökülür,
Sarı lâle gibi boynun bükülür,
Sen sevda çekmeyi kolay mı sandın?

Güneş vurduğunda gün tutuşacak,
Sürgün gecelerde an tutuşacak,
Daha alev alev kan tutuşacak,
Sen sevda çekmeyi kolay mı sandın?

Yâr yoluna döşediğin gözyaşı,
Sabır yarışında geçmeli taşı.
Bırak ey yüreğim, bırak telaşı,
Sen sevda çekmeyi kolay mı sandın?...Bestami Yazgan
 

24 Ocak 2014 Cuma

Kartallar yanlız uçar ...!


Alem bir aşk için yaratılmış ve Aşk imiş her ne var alemde!…. Ne garib; buralarda terk edilen ile terk eden bir. ya “bir olan”a vefa ne alemde!




Kalbin secde ediyor mu? 
 

Kalbin secdesi, âzaların secdesi gibi değildir.
İnsanın âzaları, yüzü ve elleri secdeye gider. Burası açık.
Fakat âzalar secdeye gittiği gibi secdeden gelir de.
Yani insan ne kadar secdeye kapanıyorsa, o kadar da secdeden kalkar.
Kalkmayacak olduğunu bilen kaç kişi secdeye gider?
Azalar kalkabildikleri sürece secdeye kapanırlar.
Kalp ise kalkmamak için ve kalkmamak niyetiyle secde eder.
 Bir kere secdeye kapanmaya görsün,
bir daha kalkmaz, kalkmayı istemez, beceremez de zaten.
Ey talib, asıl marifet kalbin secdesidir;
âzaların secdesinden maksad da kalbi secdeye davettir.
Sen bak bakalım, kalbin hiç secde ediyor mu?
Nedir secde? diye soruyorsun.
Bir kere daha söyleyeyim: Secde hiç olmaktır, hiçleşmektir.
Hiçleşmek ise, aslâ bir daha kalkamayacağın
bir biçimde yüz sürmektir toprağa!
Sen bu secdenin izini, alınlarda değil, kalplerde ara!
Eğer bir kalpte bu türden bir secdenin izini buluyorsan, hiç tereddüt etme,
yüz süreceğin
toprağı bulmuşsun demektir.
O hâldeyken bırak kalbin o kalbe secde etsin!
DÜCCANE CÜNDİOĞLU

  

    


Yaralı, dillerde hep yâr!
Mahcup, mücirim, göğe açılır kollar
Gökten yağmur yağmur pişmanlık yağar..
Amin der melekler tevbelerine…
Gönlü secdede olana kâinatın hangi köşesi gurbet, zamanın hangi karesi karanlık,
mekânın hangi kesiti kesret? Kâbe çok mu kalabalık, secdeden başka kim var orada;
ne eş, ne dost, ne keder, ne kesret, ne yalnızlık… 

Alem bir aşk için yaratılmış ve Aşk imiş her ne var alemde!…. 


Ne garib;

buralarda terk edilen ile
terk eden bir.
ya “bir olan”a vefa ne alemde! 


17 Ocak 2014 Cuma

MEVLANA İran'lı bir şair der ki: "Aşka uçarsan kanatların yanar" Bunun üzerine Hz.Mevlana şu cevabı verir: "AŞKA uçmayacaksan kanat neye yarar?"....

  


DEĞİŞMİŞİZ
Etrafımıza gören gözlerle baktığımız zaman, içerisinde bulunduğumuz toplumun ne denli bir çöküş içerisinde olduğunu acı acı seyretmeye başlarız.

Değişen, sadece dilimiz, tabelalarımız, isimlerimiz değil; değişen rûhumuz da bu akıntıda sürüklenmektedir.

Yediğimiz ekmeğin tadı başka, giydiğimiz kıyafetin adı bir başka olmuştur.

Çocuklarımıza kendi vatanımızın dilini öğretemeden, yabancı kelimeleri ağızlarından duyar olmuşuz.

Yok ettiğimiz, insana yakışan gelenek ve göreneklerimizin yerini şakşakçılık almış. Genç kızlarımızın yürüyüşleri değişmiş, delikanlılar evlerini terk etmiş. Çocuklarımız minicik yaşlarda, hayatın ayrıntılarında zihinlerini sıkıştırır olmuş.

Samimiyetsizlik, moda hâline gelmiş. Bayramlaşmak lüks, yardımlaşmak gereksiz görülür olmuş. Bencillik tüm rûhumuzu sararken, biz aynalarda güzelliğimizi sorgulamışız. Her yılın ilk günü, büyük gün sayılmış. Hangi felâketlerden kurtulduğumuzu fark edemeden ve gelecekte neler yaşayacağımızı bilmeden kutlamalar yapar olmuşuz, her yeni yılın gelişinde…

Kültürel çöküntüyü sofralarımızda aş olarak yemişiz, gözlerimizle ekranlardan izlemişiz, dilimizle sükûnet yapmışız. Dostlarımızla paylaşmışız, dedikodularımıza katmışız ve gururlanmışız.

Gazeteler yazmamış yok olan benliğimizin haberini… Sessizce işlemiş kanımıza… Ahlâkın yerine edepsizlik göz dikmiş, ama hoş görmüşüz muzır bakışlarını… “Dünya değişiyor.” diyerek etiketlendirmişiz tükenen her şeyi, kendimizi kandırdığımızı anlamadan, eve gelmeyen evlatlarımızın yolunu telaşla gözlemişiz.

Özgürlüğün târifini sorgular olmuş zihinlerimiz. Yoldan çıkanlar, öğretmiş bize hayatın yollarının ne ifade ettiğini... İnanmışız… Kanmışız…

Sanmışız ki, bütün bunlara “özgürlük” deniyor, değişen dünya “iyi”ye gidiyor.

Gelişen tek şey, ahlâksız davranışlarımız olmuş, yalancılığımızı uzman yapmışız, samimiyetsizliğimizi ikiye katlamışız.

Müslümanlığımız, bir dinimizin var olduğu, başımız sıkışınca hatırımıza gelir olmuş. Namazlarımızı, bir tutam korkumuz kalmışsa kılmışız. Evlatlarımız, bu eriyen dünyada o korkuyu da tatmamış ve yürekleri artık tümüyle ulaşılmaz olmuş. Tanışamadıkları ve anlatamadığımız güzelliklere, yaratılış sebepleri de eklenmiş. Niçin bu hayatta bulunduklarını ve hangi kudret tarafından nefes alabildiklerini bilemeden, kendilerinden dahî uzaklaşmışlar, elimizden kaymışlar.

Ve biz, bütün bunların adına “değişmek” demişiz, “gelişmek”…

Evet, biz gelişmişiz… Yok olan dünyada, rûhumuzun gül bahçesini, bataklıkla değişmişiz…

Fatma Aladağ

sen aşk'sın ♥

  


10 Ocak 2014 Cuma

♥ES SELAMÜ ALEYKÜM VE RAHMETULLAHİ VE BEREKATUHU HAYIRLI,NURLU CUMALAR ♥

    

ES SELAMÜ ALEYKÜM VE RAHMETULLAHİ VE BEREKATUHU HAYIRLI,NURLU CUMALAR
Ey Ümmeti için ağlayan Nebi!....

Adın Rahmet! Adın Hasret! Adın Vuslat! Adın Sevda hayat lügatımızda...
Hoşgeldin! Ey, Nebiler Nebisi! Hoşgeldin!...
Sen öyle bir iklimde geldin ki, medinedeki çöl ortasında açan tek güldün.. gül kokulu ferah iklimler getirdin beraberinde ve bölük bölük melekler indiler yeryüzüne, senin yüzün suyun hürmetine..
Hoş geldin Allah'ın Resulu! Hoşgeldin!
Kutlu bir gecede, şereflendi dünya.. çünkü seninle tanıştı.. karanlık çökmüş dünyadaki tek aydınlık misali, mehtaplı bir gecede yanıp sönen ışıltılı yıldızlar gibi, daha da güzel, tarifsiz bir nurla, nurunla teşrif ettin yeryüzüne..sen ki Muhammed Mustafa'sın ve senki alemlare rahmet olarak gönderilensin ve Sen ki.. peygamberimizsin elhamdülillah..
senin nurunla aydınlandı dünya.. senin için söylendi en güzel şiirler, senin için yazıldı mevlidler, ilahiler... Necip Fazıl,
"Müjdecim, Kurtarıcım, Efendim, Peygamberim;
Sana uymayan ölçü, hayat olsa teperim!" dedi.. en güzel dizelerinden birinde..
ve seni seven insanların en güzel zamanları yaşandı bu dünya üzerinde ve insanlar kul hakkından korkar, iliği severdiler.. çünkü seni unutmamıştı insanlar... seni tanıyorlardı... Ya şimdi ?...
Ümidimizi yitirmek hiç yakışmasada bizlere, içimdeki vaveylalar artarken bir çığ gibi... bazen bende düşüveriyorum yes'lere, istemesemde.. senin nurlu mekanın Kabe'nin resimleri avutabiliyor zavallı kalbimi.. ve belki de bir avuntu arıyorum resimlerde...
seni yattığın ebedi mekanı binlerce insan tavaf edip eriyorken o yüce mertebeye.. aydınlık sanki sadece o mübarek beldelerde..bizim içimizi gittikçe büyüyen karanlıklar kaplarken, senin bulunduğun belderler gece karanlığında bile ışıl ışıl

Ya ResulAllah !
Dünya senin nurun olmadan daha ne kadar dönebilir yörüngesinde? yada zaman ne kadar güzel ve bereketli sensizliği çekerken iliklerine ? Özledim seni, Özledik seni ya ResulAllah !
Zulmün arşa değeceği zamanlarda senin merhametini özledik, zalimlerin başlarımıza kara bulutlar gönderdiği zamanlarda senin sabrını özledik.. Zenginin fakiri gözetmediği zamanlarda senin cömertliğini özledik.. Özledim seni,özledik seni ya ResulAllah !
Mavi Gezegen maviliğini siyaha devrediyor sanki.. ve gittikçe birşeyler azalıp yitiyor usulca.. ve dünya her zamankinden daha ağır ve daha miskin sanki şu zamanlarda...
Zor zamanlarda yaşıyoruz velhasıl! Ölesiye zor zamanlarda başladı sana olan sevdamız...
Zor zamanlarda sevdalandık sana.. Sevgiyi unutmak üzere olan bir gezegende yeniden SEVGi diyebilmek.
barışı istemeyen gözlere senin barışçılığını düşünerek..
sıcacık ve içten illaki BARIŞ diyebilmek,acımasız yüzlere, senin merhametini düşünerek MERHAMET'in varlığını hatırlatabilmek, herşeye rağmen, senin yüzün suyun hürmetine ve Allah rızası için illa ki illaki GÜZEL'den, illaki SEN'den bahsedebilmek...
ve tüm çirkinliğe inat senin o sonsuz güzelliğini düşünüp güzel görebilmek.. zor olsada imkansız olmuyor seni tanımakla.. seni hissetmekle..
ve Allah'ın lutfettiği güçle..
Özledik seni Allah'ın Resulü, Özledik Seni Ya Hz. Muhammed(a.s.m) ve seni hep özlüyoruz Canım Peygamberim.. ama ne mutlu ki, özlemler en sonunda seni hissetiriyor bize.. zor zamanların aşılmazlarını aşabiliyoruz senden aldığımız güçle ve RAbb'imizin ilham ettiği düşüncelerle..
Senin teşrifinle aydınlandı, kutlandı evren ve senin nurunu yaşatmaya çalışan ışıl ışıl,bu zamandan alabildiğine soyut ve bir o kadar güzel gençlerle,Allah'ın izniyle devam edecek güzeller ve senden gelen gül kokulu ilhamlarla dağıtacağız elimizdeki kırmızı gülleritüm evrene ve bir gün herşey güzele, gül'e dönecek ve ALLAH Nur'unu tamamlayacak İnşaallah...
seni düşünmek ve yeniden güzel ümitlerle dolmak ne güzel!.. sen ve senin getirdiğin gül kokulu ilhamlar zor zamanların en güzel armağanları elhamdülillah.. ve derince bir özlem dahi güzeli sürüklerken peşinden yine de...
Seni ve senin güzelliğinİ özledik Ya Resulallah !..
HOŞGELDİN! EY, KUTLULAR kutlusu !....♥



Gül bahçesine girenler gül olmasalar da gül kokarlar. Kainatin en güzel gülünün kokusunun üzerinizde olmasi temennisiyle...

  


Adın Can Muhammed(sav),

Can oldun,
kan oldun,
ten oldun,
nefes oldun
davanı idrak eden her varlığa.
Bir cümle çıkıyordu dudaklardan:
‘Anam, babam sana feda olsun Ya Resulallah!’.
Dünyaya ait ne varsa yok oldu gözlerden, gönüllerden senin sevdanla.
Ve fıtratımızdaydı aslında Hakk’a vurulmadıkça keşfedemediğimiz sevdan.
Yeryüzünde hiçbir varlık sevilmedi Senin kadar.
Bedende atan sen oldun, damarda akan sen.
Sevgi sen,
sevgili sen
Ya Habibullah!
Rabbim adıyla andı levhi mahfuzda adını.
Ya seni bilmeyen nasıl bilsin Mevla’yı?

Kadınların saçları bile kırılır....!

    

"Zaman lazım sadece, unutacaksın! Nasıl unuttuysan çocukluğunu, kırılan oyuncaklarını... Kırılan kalbini de öyle unutacaksın."

Cemal Süreyya

♥ BAKİ OLAN ALLAH C.C...DİR ♥

  

MEVLÂ BİLİR YA...

Vefâsız dost için, yanma bu kadar;

Nankörlük, beşerin hamurunda var..
Gördüğün yarayı, sen yine de sar;
Kullar bilmese de, Mevlâ bilir ya...

Yanılıp, karşılık bekleme kuldan;
Ola ki; kıl vermez, verdiğin çuldan..
Saldığın selâmı, çevirme yoldan;
Kullar almasa da, Mevlâ alır ya...

Gönüller sarrafı, neyler parayı?
Bilir ki; sahtedir, dünya sarayı.
Yoksulun bağrında, binbir yarayı;
Kullar sarmasa da, Mevlâ sarar ya...

Gösteriş düşkünü, süzme cehâlet;
İslâmı etse de, servete âlet,
Üzülme.. Bu riyâ postunu elbet,
Kullar görmese de, Mevlâ görür ya...

El etek öperek, susan dillere;
Rüşvet kapısında, bükük bellere;
Zulmü alkışlayan, gizli ellere;
Kullar yetmese de, Mevlâ yeter ya...

Benlik sevdâsıyla, kalem tutana,
Allah’ın hükmüne, hüküm katana,
İşret sofrasında, makam satana;
Kullar sormasa da, Mevlâ sorar ya...

Öfkeye kapılma.. Sözü hoş eyle,
Kur’ân’da Allah’ın, buyruğu böyle..
Amaç ibâdetse, sâkince söyle;
Kullar duymasa da, Mevlâ duyar ya...

Sen ki; bozmadıkça, niyetlerini,
Uzatmaz kalbine, şeytan elini...
Temiz alnındaki, ter bedelini;
Kullar vermese de, Mevlâ verir ya...

Bir yudumluk hazdır, çöldeki testi,
Kaptırma, şu dünya çarkına postu...
Kim demiş ki olmaz; doğrunun dostu?
Kullar olmasa da, Mevlâ olur ya...


Dağ Rüzgarı-Ümit Yaşar Oğuzcan

 



Dağ Rüzgarı

Kaderde senden ayrı düşmek de varmış
Doğrusu bunu hiç düşünmemiştim...
Seni tanımadan
Hele seni böyle deli divane sevmeden
Yalnızlık güzeldir diyordum
Al başını, kaç bu şehirden
Ufukta bir çizgi gibi gördüğün dağlara
Rüzgarın iyot kokularını taşıdığı denizlere git
Git gidebildiğin yere git diyordum
Oysa ki, senden kaçılmazmış
Yokluğuna birgün bile dayanılmazmış.
Bilmiyordum...

Yine de dayanmağa çalışıyorum işte
Bir kır çiçeği koparıyorum gözlerine benzeyen
Geçen bulutlara sesleniyorum ellerin diye
Rüzgar güzel bir koku getirmişse
Saçlarını okşayıp gelmiştir diyerek avunuyorum
Yaşamak seninle bir başka zamanı
Bir başka zamanda seni yaşamak
Herşeyden önce sen
Elbette sen
Mutlaka sen
İster uzaklarda ol
İster yanıbaşımda dur
Sen ol yeter ki bu zaman içinde
Ben olmasam da olur
Seni bir yumağa sarıyorum yıllardır
Bitmiyorsun
Çaresizliğim gün gibi aşikar
Su olup çeşmelerden akan güzelliğin
İnceliğin ışık ışık yüzüme vuran
Sen güneş kadar sıcak
Tabiat kadar gerçek
Sen bahçelerde çiçekler açtıran
Sudan, havadan, güneşten yüce varlık
Sen, o tek sevgi içimde
Sen görebildiğim tek aydınlık

Bir nefes de benim için al
Havasızlıktan öldürme beni
Bulutlara, yıldızlara benim için de bak
Susadım diyorsam
Bir yudum su içmelisin
Ben yorulduysam sen uyumalısın
Ellerim sevilmek istiyor
Saçlarım okşanmak istiyor
Dudaklarım öpülmek istiyor
Anlamalısın.

Ağaçların yeşili kalmadı
Gökyüzünün mavisi yok
Bu dağlar o dağlar değil
Rüzgarında kekik kokusu yok
Kim bu çaresiz adam
Bu kan çanağı gözler kimin
Kaç gecedir uykusu yok
Gündüzü yok
Gecesi yok
Yok
Yok
Anladım
Sensiz yaşanmaz bu dünyada
İmkanı yok.


Ümit Yaşar Oğuzcan

6 Ocak 2014 Pazartesi

´Işkun ile ´âşıklar yansun yâ Resûlallâh İçüp ´ışkun şarâbın kansun yâ Resûlallâh ♥ -YUNUS EMRE

  

´Işkun ile ´âşıklar yansun yâ Resûlallâh
İçüp ´ışkun şarâbın kansun yâ Resûlallâh -YUNUS EMRE   


Şol seni seven kişi komış yolına başı
İki cihan güneşi sensün yâ Resûlallâh - YUNUS EMRE  



Evvel yer gök yoğıdı varıdı ´ışk bünyâdı
´Işk ezelden kadîmdür ´ışk getürdi ne varı -YUNUS EMRE  


Uş yine nazar oldu bu bizim canımıza
Muhammet bünyad urdu dîn ü îmânımıza
Peygamberler serveri din direği Muhammed
Gör ne gevherler koymuş bu bizim canımıza - YUNUS EMRE