Pages

Subscribe:

CEVŞEN DUASI

B

30 Haziran 2014 Pazartesi

Mutluk işte... :)

Fotoğraf: Saf, temiz, hasetsiz ve fesatsız; bereketli ve huzurlu bir gün dilerim dostlarım... 
Günaydın...

Mevsimler gibi ;)

 


Sıradışı olmak için, illa sırayı bozmak gerekmez. Lütfen 

sıraya giriniz. Ama mevsimler gibi...


-İbrahim Tenekeci-

Ölümde başlangıç vardır.

   


Saygıda asalet...

Sevgide şefkat vardır.

Hoşgörüde hürmet...

Susmakta hikmet vardır...

Dostlukta minnet...

Aşkta sadakat vardır.

Yaşamda son...

Ölümde başlangıç vardır.

Kıyamam sana :(

27 Haziran 2014 Cuma

Hayırlı Cumalar ,Hayırlı ,bereketli,birlik ve beraberlik içinde sevgi dolu ramazanlar ♥

  


Susuyor, Seni dinliyorum. Adın için yaşıyorum.
Adın ki bir emanet dilimde. Adın ki, eksilmeyen tek kelime…!
 
Aşk'a GeLmek MarifettiR...Aşkım Var Diye Sevinme
Aşk'ın kurallarını yaşamadan çiğnemeye kalkarsan, aşk seni yerden yere çarpar!
Aşktan büyüdüğünü zannedersin...
Aşkın gözünde küçülürsün de anlamazsın...
Aşıklar kendini bilmezler. Nefs dediğin bir ateşse, nefsin ateşinde yanmayı değil,
nefsi kendi ateşlerinde yakmayı bil... Aşk ehli tehlikelidir...
Yananlar bilir aşkın öfkesine bulaşılmaz...
Aşka ulaşmak için önce aşkın sahasını bulmalı...
Kendini kendine katmadan acizliğini farketmeli...
Kibir aşkta yoktur! Sen ey kibir sahibi... Aşkım var diye sevinme.
Seni sevindiren gecici bir heves. Bizim heves dediğimiz ise nefsin yolunda büyüyen ışıktır... Karanlığı göçertmek istiyorsan, kendini acizliğin en alt tabakasına indir...
Ki seni görelim!...
Aşkını isbat edebilesin...
Aşk kanıt ister! Yerin yedi kat dibine in ki, göğün yedi kat semasıyla şereflenesin...
Aşıksan, ayaklarına sürçmemeyi öğret ki, dansınla alemi de döndürebilesin...
Ha Şems olmuşsun ha Kamer!
Ne büyüklüğün önemlidir ne de küçüklüğün.
Aşkınla yüceltir, aşkınla diri biliriz seni
Neyle yoğrulduğunu unutma ey Adem!
Senin varlığın ne su ne balçık ne de başka birşey!
Sadece sevgi... Alem'in özü sevgi ve muhabbetten geliyorsa,
bizden aşk iste, muhabbet iste, sevgi iste.
Ki seni katlardan katlara aşkla ulaştıralım...
Aşıklar makamı farklıdır ey Adem! Acın baş tacı olmalı. Sancın ayrılmazın.
Ve sabrın, canlı ve cansızın şükrüne denk gelmeli.
"Hayy Hakk" dediğinde, titretmelisin!
Sakın ha!
Bu dediğimizle kendini büyültme!
Çünkü biz nefsi bakımdan alçalmışları, gönüllerini yerde tutanları,
sevdaları başta olanları, başları ise edepten ve hayadan eğik olanları hep üstün tuttuk...
Aşkın mübarek olsun'lardan önce, bayramlığını giyin!
Aşka kurban olacaksan, aşkın mübarektir...
AŞKINIZ MÜBAREK OLSUN...  
  
Adın ki, Eksilmeyen Tek Kelime!..
İki tesbih boncuğu arasında bir kalp kaç kez çarpar, sayamıyorum.
“İkrar”ın sukutu oluyor suskunluğum.
Az ve öz olan bir anlayışla ve kıbleye doğru bir bakışla Seni anıyorum.
Andıkça çoğalıyor anlamların. Adın ki sonsuzluk..
Adın ki ahd ve vefa… 

26 Haziran 2014 Perşembe

Kıraç - Karakaş Gözlerin Elmas [Yolcu]

  

Melekler ..

  

 

  

  


Gelişin mutlu ediyor gidişin hüzne sokuyor ♥



Gelişiyle memnun gidişiyle mahzun edene

sevgili deniliyorsa "Ramazan mü'minin sevgilisidir.."

Ve içimde cüzden kurana gecmis çocuk heycanı.

Hosgeldin ey RAMAZAN..Ramazını hakkıyla yasayıp emri bil

 maruf nehyı anıl munker vazıfesını hakkıyla yapabılmek 

niyazıyla..:)) şunun şurasında ilk sahura ne kaldı bilincli 

girelim biiznillahi teala dua ile.

24 Haziran 2014 Salı

Ahmaklık işte ...





Benim şu hayatta yaptığım en akıllıca iş oltanın ucuna


 uçurtma takıp gökyüzü avlamaktır, benim şu hayatta 


yaptığım en iyi sonuncu iş kafamı duvarlara çarpıp çarpıp 


nihayet anlamaktır diyeceğim odur ki; kan revan içinde 


ahmaklıktır.

Çalıkuşu

Şimdi teslim olmak zamanı...





Şimdi teslim olmak zamanı
 
Çiseleyen yağmura 

Ve çalıntı sanılara 

Ve üşüyen umutlara 

Ve kulağımda ki suskuya 

Taammüden katlime sürgülenmiş geceler 

Sana uzak her yanım bıçak altında 

Açılmıyor rengi kara düşlerin 

Kaçılmıyor 

Biliyor musun gece kaç duvar. 


Bülent Gündoğan

Hep sen vardın...!

Fotoğraf: Kalûbelâdan beri muhacirim ben 
Her nereye gitsem ensâr karşıladı 
Bir at, bir kurt, bir yılan anladı da 
Kendi cinsimden olanlar anlamadı 
Omuz vurup geçenlerin açtığı yara 
Kevgire çevirdi sevdalı yüreğimi.
Ey sevgili, 
Ne zaman darda kaldımsa 
Hep sana yazdım arzuhâlimi 
Hep sen yetiştin imdada. 

Bahattin Karakoç 



Kalûbelâdan beri muhacirim ben 

Her nereye gitsem ensâr karşıladı
 
Bir at, bir kurt, bir yılan anladı da 

Kendi cinsimden olanlar anlamadı 

Omuz vurup geçenlerin açtığı yara 

Kevgire çevirdi sevdalı yüreğimi.

Ey sevgili, 

Ne zaman darda kaldımsa 

Hep sana yazdım arzuhâlimi 

Hep sen yetiştin imdada.
 

Bahattin Karakoç

Bu Ülkenin Gençlerine Tavsiyem...

    

Bu Ülkenin Gençlerine Tavsiyem;

'Senden ne köy olur ne kasaba' diyenlere,

İçinizden yüksek sesle “haklısın” deyin ve ekleyin: 

'Benden ne köy olur ne kasaba, zira bende metropol

 potansiyeli var.
 

Sizde beni inşa edecek kadar yürek, emek verecek kadar 

sabır olsa idi…' diye ekleyin...


Bahattin Bayraktar

  


Tanıyınca bir hoş oldu yaşamak, Ben ancak böyle çoğalırdım


 seninle... 

Cahit Zarifoğlu

Bir araba lastiğinden dünyaya bakmak bile mutluluk için yeterli :)))

Değerini bilmeli....

13 Haziran 2014 Cuma

Damlayayım selinde,adın dilimde , Askın kalbimde Rahmansın Allah (c.c.)... HAYIRLI CUMALAR ...♥


Alemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan ALLAH(c.c.)'a hamd olsun...
Salatü selam alemlere rahmet olarak gönderilen
 Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammet Mustafa(s.a.v.)
 ve tüm inanaların üzerine olsun...








O rüzgarı bekliyorum...

BELKİ BİR mazeret kaçmak için “ağır yük”ten, belki gerçekten kaderin saatini bekliyorum.
Hep geldiğinde hissedip, algıladığım o rüzgara tekrar yakalanmayı bekliyorum.
Aşk gibi, tutku gibi birşey bu, alıştım geliş gidişlerine. Sürekli kalsa diye istiyorum. Hep hafif bir esintiyle başladı, yakalayamadım, tutamadım, kaçırdım. Rahmanî olduğuna eminim, boynumu büküyor, gözümü yaşartıyor.
Kalsa beni baştan başa değiştirecek, kalbim tatmin olacak biliyorum.
Ben her seferinde doğrulmak için ayağa kalktığımda, bir çocuk sevinciyle “İşte, işte bu sefer başaracağım” dediğim bir anda biraz daha yüksekçe bir tepede yıkılıyorum... Ve bekliyorum, bir daha gelsede bir daha başlasam diye, hasretle bekliyorum.
Ben yıkılıyorum o geliyor, ben ağlıyorum o geliyor, teskin ediyor, serinletiyor, tekrar başlayabilme gücünü veriyor. Bana Rabbimin “Kerem sahibi” olduğunu hatırlatıyor.
O rüzgarı bekliyorum...
Ağlamaklı bir esinti bu, tarifi zor. Sevgiyle karışık yalnızlık duygusu. Her şeye her “dünyaya ait” olana dudak büktürücü, ötelere ait bambaşka bir tat bu. Alemlerin Rabbini arzulatıcı, susatıcı, ümitlendirici.
 Kafamda uçuşan bütün sorulara rest çeken bir havası var. Kaygıyı, korkuyu ve sorguyu çözen bir anahtar gibi.
O rüzgarı bekliyorum...
Bu sefer daha içten, daha fazla istiyorum. Çok fazla vaktim kalmadı denemeler için, artık kalsın istiyorum. Sürekli benimle olsun, ayrılmasın istiyorum. Sarsın istiyorum, kuşatsın beni, “kovulmuşa” ve nefsime yer bırakmasın açıkta, korumasız.
Yıkılmadan yürümek istiyorum, düşmeden. Yavaş da yürüsem önemli değil, koşmam gerekmez, yeter ki yıkılmayayım. Her yıkılışımdan utanıyorum, Allah’ın bana verdiklerine karşı çokca nankörlük olmuyor mu?
O rüzgarı bekliyorum...
Abdurrahman  Bulut
|Kardelen|Allah'im! Bizi kalpleri sen'in Zikrin ile
Mutmain olan kimselerden eyle...AMİN...

Zamanın insanlarının dostluğu çarşı yemeği gibi, rengi ve görünüşü güzel,
fakat tadında iş yok.
(Malik bin Dinâr)


Ebû Hüreyre (radıyallahü anh) anlatıyor:
"Resûlullah (sallallahü aleyhi vesellem) buyurdular ki:
"Allah Teâlâ Hazretleri kendisinden istemeyene gadap eder."  (6)


 

''Ey Rasulum! Kullarım sana benden sorarlarsa,
(onlara bildir ki ) şüphesiz ben (kendilerine) çok yakınımdır.
Bana duâ edenin duâsını kabul ederim.'' (8)
''Rabbinize yalvararak ve gizlice duâ edin.
Muhakkak ki Allah (bağırıp çağırarak) haddi aşanları sevmez.'' (9)
Muhabbet-i Ehli beyt-i Mustafa üzerlerimize sâyebân,
Vakt-i şerif, sebeb-i gufran, aleme bayram olan Cuma,

ömür ve şahsiyetlerimiz, ahir ve akibet,
zahir ve batınlarımız hayrola,

Aşk ola, aşk ile dola, Aşkullah,
Muhabbettullah, Marifetullah,
Şevkullah ve Zikrullah gönüllere nakşola erenler

Umalım ki Mevlam söylediklerimizi önce bize duyursun,
sonra ihtiyacı olanlara tesir buyursun. . .

Sözü çok olanın, yalanı dahi çok olur imiş;
Yüksek müsaadelerinizle


Mevlam ateş-i aşkınızı ziyâde eylesin
Gam ve telaş sizlerden uzak olsun da

huzur bulasınız efendim ♥

11 Haziran 2014 Çarşamba

Berat Kandilimiz Mübarek Olsun..


Ey karanlık geceyi uykuda geçiren mü'min, dua etmek zamanı geldi. 
Haydi kalk. 
Ey kötülük etmeyi adet edinmiş Nefs, ibadet etme, iyilik etme zamanı geldi. 
Pencereden bak, tevbe kapısını aç, evi tertibe koy, düzelt. 
Haydi durma Bizim nöbetimiz geldi. 
Suçtan, kötülüklerden neden temizlenemiyorsun? 
Günahlardan ellerini yıka, yüzüne su vur, Abdest al, namaza durma zamanı geldi. 
Seni mezara koydukları, lahitte yüzünü Kıble'ye döndürdükleri zaman, Hayatta şu karşında duran Kıble'yi hatırlarsın, amma, namazını kılamadığın, kazaya bıraktığın için içinin Yanmasından eline ne geçer? 
Sen şimdi hayatta iken, bu Kıble'den bir nur, bir ışık ara. 
Bir ışık elde et de, o nur, o Işık, senin kabrini ışıtsın. 
Allah'ın nuru gelince, kabir bir gül bahçesi olur"... 
Hz. Mevlana  





Kalbe Nurun Girmesi...
Sahâbe, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V)’e
“Kalbe nur girince genişler, rahatlar bunun alâmeti nedir ya Resûlullah” diye sordu.
Kâinatın Sultanı Peygamber Efendimiz ise;
“Ahirete yöneliş, aldatma yurdundan, dünyadan uzaklaşma,
 ölüm gelmeden, ölüm için hazırlık yapmaktır” diye buyurdu.
Allahû Teâlâ, aldatma yurdundan, dünya hayatından uzaklaşmayıp razı olanları,
 ölüm gelmeden, ölüm için hazırlık yapmayanları Yûnus 7’de bildiriyor.
10 / YÛNUS - 7:
 İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).Muhakkak ki onlar,
 Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah'a ulaştırmayı) dilemezler.
Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır
ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır...



 

ve sonra

secdeye varıp duâ ediyoruz .

biliyoruz ki ;


Rabbimizden başkası anlayamaz bizi ..





  


Rabbimizin kapıları bize hep açıkken biz kapalı olan günah kapılarını açıyoruz kendimize.

Allah (c.c) Günah kapılarına değil, Kendi kapısına yöneltsin bizleri her zaman inşaAllah…
Berat alanlardan olmamak mümkün değil, sadece yapılması gereken:
Tüm fazlalıkları soyunup;

Boyun eğmek...
İkrarı yeniden yudumlamak.. .
Sen Rabsin, ben kul...
Ben azdım, Sen bağışla...
Ben arsızım, Sen idareci...
Ben şımarığım, Sen sabırlı...
Beni ne olur affet Allah’ım
Diyebilmek.. .
Silkelenin.. .
Açın ellerinizi semaya ve eğin boynunuzu göğsünüze kadar...

Kul olmanın hafifliği ile, ve Allah’ın sınırsız kuşatıcılığına teslim olarak;
Acziyet ve zilletinizi sadece Rabbinize karşı ortaya koyun...
O tövbeleri kabul edendir.
Milletin ne dediğine bakmayın.
Sahip O’dur, Diğer her deyicinin Rabbi olan da odur.
Affedecek O, bağışlayacak O’dur.
Sadece onun cenneti ve cehennemi var...
Ve hükmün yegâne sahibi O’dur.
“Seni affetmez” diyenlere – en başta bunu diyen kendinize- rest çekin,
Rabbinize yönelin...
Bugün günahların affolduğu,
tövbelerin ve yürekten yapılan duaların
 yüce RABBİMİN katında kabul olduğu bu mübarek gecede Dualarınızın kabulü dileğiyle ...
BERAT KANDİLİMİZ MÜBAREK OLSUN...

Aşka ve kelama talip olan muhatabını illa ki bulur...

Alemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan ALLAH(c.c.)'a hamd olsun...
Salatü selam alemlere rahmet olarak gönderilen
 Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammet Mustafa(s.a.v.)
 ve tüm inanaların üzerine olsun...
Selam olsun, Muhammed Aleyhisselam ile gönderilen nûru bugüne yansıtanlara!
Selam olsun, yurtlarını, yuvalarını Muhammedî nur ile aydınlatanlara!
Selam olsun hayatın bütün alanlarına, zamanın bütün dilimlerine Muhammedî nuru taşıyanlara!
Selam olsun, gündemleri her daim İslam olanlara, İslamsız edemeyenlere!
Selam olsun, hep İslam'ın sancısıyla kıvranıp, Müslümanların derdiyle dertlenenlere!
Selam olsun hep ümit taşıyanlara, ümit dağıtanlara!


  
Gökyüzünde yıldızlar geceye göz kırparken,
Bir ben kalıyorum geceye inat uykusuz..
Bir ben kalıyorum yalnızlığımla baş başa, pişmanlığımsa yanı başımda…
Bir ben kurtulamıyorum
‘kendimle’ yüzleşmekten...  


"A gönül! Mecnun misali, Leylâ'nın zülfüne hemen gönül bağlama.
Çünkü seni aşk çöllerinde gezdirip duran Leylâ değil, MEVLÂ' dır...''
 "Mesnevi"

  

Ateş güzeldir..
Kün” emrinden sadır olmuş ne varsa güzeldir. Bir şey ya doğrudan ya neticeleri itibariyle güzeldir. Bazen hayır zannettiklerimiz şer, şer zannettiklerimiz hayırdır. Haddi zatında mana-i harfi ile bakıldığında her şey hayırdır. Mana-i ismi ile bakarsanız da en güzel haller bile sönmüş bir güneşin kara delik olması gibi sizi de tüm evreninizi de yutan şerden koca bir ağız olur. Nazarımıza göre eşya tebdil eder.

Aynı mekana giren iki insanın aynı eşyaya farklı bakışları ile biri neşe, diğeri keder duyumsayabilir. Niyet amelleri tebdil eden bir iksirdir.

Hastalık güzeldir. İnsana gerçek varlık durumundan haber verir. Nefsin kibrini eritir. Ona odasının darlığını, bedeninin kırılganlığını, ihtiyacının şiddetini, ellerinin boşluğunu gösterir.

Böylece isabet ettiği insanı kudret sahibine ulaştıran bir binek olur hastalık. İnsan hastalıktaki ateş sayesinde Rabbini başında bekletecek kadar rahmete nail olur.

Hadisle sabittir, Allah hastanın başucunda bekler. Sevgiliyi başınızın ucuna getiren ve üzerinize titreten her şey güzeldir. Kim hayal etmemiştir ki yatak döşek hasta olsun ve sevgilisi onun için ağlayıp gözyaşı döksün. Size sevildiğinizi hissettirmesi hastalık ateşinin içinden size uzatılan şefkatli bir eldir.

Hata yapmak güzeldir. En emin olduğun şeylerde dahi şaşırmak, altüst olmak, tekrar tekrar düşünmeye gayret etmek, hak nedir ehak hangisidir ölçüp biçmek, beynin kıvrımlarında batılı dolaştırmak, hakkı arayıp durmak, bulunca batılın sönüşüne şahit olmak, gelinen makamlarda dahi ayağının kayabileceğini bilmek, yanılabilirliği ile yanılmaz, kaybedebilirliği ile daima işinde galip (Allahu galibun alâ emrihi) bir Rabbi hissetmek, cehaleti ve algısının darlığı ile kendini Mutlak Alim’e rabt etmek, davranışları ile deneyip yanılarak, düşüp düşüp kalkarak bir Yüce Hikmet sahibini fark etmek, hayatımızda her şeyi kontrol edememek, elimize yüzümüze bulaştırmak, gaf yapmak, ağzından kaçırmak, sözü toparlayamamak, meramını anlatamamak, aptallık etmek, “yine beceremedim” deyip sızlanıp ağlamak bizi bir Rahîm’in şefkatine vasıl eder. Bu vuslata her şeyi berbat etsek değmez mi?

Günah işlemek güzeldir. Nefsin aklı kendi lehinde işletmesini izlemek, kalbin ve vicdanın ağzına bant yapıştırmasına şahit olmak, “mutlu olacağım” telaşı ile şeytana sarılmasını görmek, şeytanın müttefiki nefsi yüzüstü bırakıp gitmesini seyretmek, zehirli balın tadına bakmak, karın ağrısı ile kıvranmak, cürmün ağır bedeline katlanmak, kendinden ve Rabbinden utanmak, vicdanın “ben sana demedim mi?” sözünü işitmek, kalbin hüznüne batmak, emmareden levvameye geçmek, pişman olmak, tevbe etmek, bir Gafur’u tanımak, “Rabbin seni terk etmedi” hitabına mazhar olarak doğru yolda olmak için bir Hadi’ye muhtaciyetimizi derketmek, yüzünün karasına Rahmet nurunun vurduğunu hissetmek, minnettar olmak, her şeyin lütuf oluşunu kabahatlerinin bilinci ile hissetmek, O’nu takdis ile tesbih etmek güzeldir. Her kiri çıkaracak bir Kuddüs’ün varlığı bilinince kirlenmek ve temizlenmek arzu edilen haller sınıfına dahil olurlar. Külli ubudiyetimizin birer parçası haline gelirler.

Ayrılmak güzeldir. Bizim sandıklarımızı kaybetmek, tırnaklarımızı geçirdiklerimizi yitirmek, fenayla can evimizden vurulmak, demirden taştan olmadığını fark etmek, özlemle sızlanmak, batan güneşin ardından bakakalmak, doğacak güneşi beklemektir. “Lâ uhibbul âfilîn” diyerek batmayacak bir güneşin peşine düşmektir.

Terk etmeyecek bir sevgiliyi aramaktır. Bir Kayyumiyet tecellisi arzu etmektir. Bir Baki ile ahitleşmektir. Sabretmeyi öğrenmektir. Aceleci nefsi eğitmektir. Ayrılık vuslata mukaddimedir. Zira bir yerden ayrılmak bir başka menzile varmaya, bir kuldan ayrılmak başka bir kula ulaşmaya, dünyadan ayrılmak ahirete yol bulmaya, nefsinden ayrılmak Rahmana kavuşmaya habercidir. Ayrıca ayrılık, sevdiğimizi tanımanın yoludur, zira insanda öyle kuvveler vardır ki bir şeyin kıymetini kaybetmeden tam bilemezler.

Ayrılık karanlıktan aydınlığa bir yol açma vesilesidir. Asılları bulup yedekleri terk etmektir. Baldan sirkeye dönülmez diyebilmektir. Daha iyisini istemektir.

Aşk güzeldir. Kendinden başkasını düşünmeyen nefse ilk adımda başkasında eriyip yitmeyi öğretir. İkinci adımda yitip gittiğinde var olmayı öğretir. Onda var olup onun aczini kendi acizliği gibi hissetmeyi öğretir. Çile yalnız ateşin dışındakiler içindir, ateştekiler için çile yoktur, berd ve selam vardır. Gayr aşıkları azapta zannetse de onlar mesrurdurlar. Aşktan müştekiler zaten ondan nasipsiz olanlardır. Belki nefsin ateşi onları yalayıp geçmiş onlar da bunu aşk zannetmişlerdir. Aşk merhameti öldürmez, onu doğurur. Koşulsuz merhamet etmeye iletir. Zira merhamet muhabbetle ayrılmaz bir ikilidir. Kendi kemalinin de yol arkadaşının kemali ile olduğunu bildirir.

Onu olduğu gibi kabul ettirir. Farklılıklara hayret ettirir. İncizapla kendinde olmayana meylettirir. Kendinden başka cemaller de olduğunu hissettirir. Kusurlarımıza ayna tutar, bizde olmayanı gösterir. Eksikliğimizin farkına vardırır. Hayra iki kişilik omuz verdirir. Zikri çoğaltır bizi kuvvetlendirir. Tatmin ettiği yerde de etmediği yerde de gerçek sevgiliyi hissettirir. Her bakışında, her gülüşünde, her düşüşünde Onu tanıtır bildirir.

Gözü tek bir kişiye yoğunlaştırarak Ehadiyeti okutturur. Vahdet-i şuhuddan bir lem’a gösterir. Evreni sevgilinin gözlerinden gördürür. Hakikati onun dünyasından tattırır. Allah mecazi aşkla vahidi kıyasi yaptırır. Sonsuz incizapla Zatını istettirir. İstemek her şeydir. Bu yolda isteyene istediği verilir.

Ateş güzeldir. Bize yemek pişirtir. Çayımızı demler, soba başı sohbetlere yol verir. Aydınlığımız olur. Yolumuzu gösterir. Giysilerimizi ütüler. Gemimizde, arabamızda, uçağımızda bizi menzilimize taşıyıverir. Meyvelerimizi pişirir, madenlerimizi yetiştirir. Nefsimize işaret eder. Bize ateşin tüm halleri için ibret verir. Ateş çok büyük ve külli bir nimettir. Tüm ateşin haller de öyledir. Rabb bize de Musa’ya konuştuğu gibi ateşin içinden konuşuverir.

Ateş sadece kontrol edilmezse felaket olur. Zarar verir. Ömür boyu ateş kullanırız, ama kaç kere yangın çıkarmış, yahut bir yerimizi yakmışızdır. Şerri kalil için hayrı kesir terk edilmez. Yoksa şerri kesire sebebiyet verilir. Bir kısım insanlar yanıyor diye ateşten kötü bahsedilmez.

Yahut aşkın bazı halleri kontrolümüzden çıkıyor diye aşk zemmedilmez. Aşk kalpte tutuşan bir ateştir ve kalpte kalmalıdır, nefsin ateşi ile birleşmesine izin verilmemelidir, yoksa kontrolden çıkar.

Nefsiniz aradan çıkarsa kalbin içinde tutuşan ateşten Rabbin kelamını, ilhamını duyabilirsiniz. Şayet aşkın ateşi bencillikle, kıskançlıkla, öfkeyle, gayri meşru şehvetle büyütülmezse aşk yangın çıkarmaz. İnsana yararı daima zararından kat kat çok olur.

Ateşin halleri hor görenler ateşin meleğini incirler. Tüm ateşin haller de o meleğin nezaretinde gerçekleşir. Görmek isteyen gözlere ateş, güller ve balıklar gösterir. Elbette ateşi elde de kalpte de tutmak, korumak ve onunla pişmek, olgunlaşmak, tekamül etmek, er* kişinin işidir.

“Hastalıklar niye var? İnsanlar acı çekiyor ama…” diyenler nasıl Şafi ism-i şerifini ıskalıyorsa, “Zulümler niye var?

Zavallı insancıklar” diyenler nasıl Adil ismine kör oluyorsa, “Niçin hataya, günaha düşüyoruz, kirleniyoruz” diyenler nasıl Gafur, Kuddüs ve Rahim isimlerini göremiyorsa, “Mecazi Aşk niye var? Bu marazi bir durum derhal kurtulmak lazım” diyenler de İsm-i Mütekellim ve Vedud’u öyle gözden kaçırıyorlar. Külli bir ubudiyet şansını yitiriyorlar. Zira Allah en ziyade aşıklarla konuşur. Öyle ki mecazi maşuklar bilseler gölge etmemek için hep susarlar, kulun sessizliğinde Mütekellim daha ziyade işitilir. İsm-i Vedud ve İsm-i Mütekellim iç içedir.

Zira aşk da kelam da iki kişinin işidir. Biri sussa diğeri konuşsa, biri sevse diğeri sevmese bile bu daima böyledir. Zira aşka ve kelama talip olan muhatabını illa ki bulur, ateşi elinde tutmaya aday olana kimse olmasa Allah bizzat muhatap olur. Zaten kimse sizi Allah gibi dinleyemez, kimse sizi Allah gibi anlayamaz, kimsenin de kelamı Allah’ınki gibi lezzet vermez. Hakikat şudur ki tüm ateşlerden ve ateş hallerden Allah konuşur, tüm ateş sevdalıları da fark etseler de etmeseler de O ateşte tecelli edenin sevdalılarıdır. Bunu ancak ateşin içinden Rabbi ile konuşan Musa ve onun yolundan gidenler anlayabilirler. Hz. Musa da Ehl-i Aşk’tı, bunun için “Ya RABB YÜZÜNÜ GÖSTER” diye niyaz etti.

Ya Rabb, biz de aşk ehliyiz bize de yüzünü göster. Dağları parçalayan şavkınla bize de tecelli et, parçalansak da razıyız. Tüm ateşin halleri bize seninle konuşmak için vesileler kıl. Bize ateşi ve aşkı musahhar eyle. Ateşin ve aşkın içinden sana vasıl olmak dileriz. Ateşin meleğine selam olsun, şahid ol Ya Rabb, biz senin afakta ve enfüste tutuşturduğun her ateşi severiz.....

(ALINTI)  

6 Haziran 2014 Cuma

Allah bekledigimiz guzel haberler icin sabredebilenlerden eylesin...Amin Ecmain...

Yağmuru seviyorummmmm.

  

“Nihayet yağmur başladı.

Bu sabah artık yağmuru neden bu kadar sevdiğimi anladım
.
Ağlayan bir yüreğe benzediği için...”



Tezer Özlü

Aşk...♥

  

+Aşk ;

+İngiltere'de : I Love You


+Almanya'da : Ich Liebe Dich


+Fransa'da : Je t'aime


+Türkiye'de : Hz. MUHAMMED (S.A.V)