Pages

Subscribe:

CEVŞEN DUASI

B

20 Ekim 2014 Pazartesi

iŞTE BEN...


İşte Ben 

Ben alışılmamış bir insanım biliyorum 
Bir karanlıktır ben de pırıl pırıl zamanlar 
Mağrur kalbim her yerde asi ve yalnız 
Neyleyim umduğum gibi çıkmadı insanlar. 
Herkes bir şey aldı götürdü benden 
Dağıttım kaç yıl sevgilerimi cömertcesine 
Gözlerim bir vefa arar, arar da bulamaz 
Nicedir hasret kulaklarım bir dost sesine 
Bilirim, çoğu gün hüzünlüdür bakışlarım 
İçimde biri ağlar güldüğüm zaman bile 
Gömerken kalbime bütün arzularımı 
Yanarım yaşanmamış anıların özlemiyle 
Sevdiğim mahzun şarkılardır, hüzünlü resimler 
Garip akşamlarda yaşadığımı anlarım 
Çevremde kim varsa konuşur durmadan 
Ben hep bir heykel asaletiyle susarım. 
Gecenin bir yerinde teselliler biter de 
Dağıtır saçlarımı onun güzel elleri 
Kokusu rengi kalır ellerinin gecelerde 
Doğan gün uzaklardan getirir sevdiğimi ...
ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

Emerald Occasions

15 Ekim 2014 Çarşamba

Eğer bir dilek hakkım olsaydı....

Sevmek bir olmaktır Bir’e ulaşmak için…

  



İlim bil, irfan bil, söz bil.

İkram bil, kural bil, doyum bil.

Usul bil, adap bil, sınır bil.

Yol bil, yordam bil.


Hal bil, ahval bil, gönül bil.

Çok konuşma, boş konuşma, kem konuşma.

Mert ol, yürekli ol.

Kimsenin umudunu kırma.

Sen seni bil; ömrünce bu yeter sana…


– iktibas -

Bunları Biliyor Muydunuz?

 
Haram Yemeyen Ordu
Osmanlı ordusunun, İslam'ı tek bir bayrak altında toplamak gayesiyle Mısır seferine giderken Gebze yakınlarındaki bağlık-bahçelik bir arazide mola verdiğinde Yavuz Sultan - Selim'in bütün askerlerin heybelerini arattığını ve hiçbirinde meyve cinsinden birşey çıkmaması üzerine ellerini Ulu Dergah kaldırıp :"Allahım, sonsuz şükürler olsun. Bana haram yemeyen bir ordu lutfettin. Eğer askerimin içinde tek bir kişi sahibinden izinsiz bir meyve yeseydi ve ben bunu haber alsaydım Mısır seferinden vazgeçerdim'.' diyerek Rabbine sonsuz hamd ü senalarda bulunduğunu. ... Sultan Vahdeddin'in Vatanperverliği 
Osmanlı ordusunun silahlarının elinden alındığı , düşman filolarının Çanakkale Boğazı' nı aşıp İstanbul'a dayandığı felaketli bir dönemde halife sıfatıyla Osmanlı tahtına oturan Sultan Vahdeddin'in, Osmanlı askeri olarak, şahsını korumak için bırakılmış olan biricik taburu Ayasofya Camii' ne göndererek:"Aziz İstanbul'un fethinin sembolü olan Ayasofya'ya çan takmak isteyenlere ateş ediniz!... " emrini verdiğini... Bir Hazır Cevap 
Fransa Kralı III Napolyon'un, Paris'te Osmanlı Devleti Büyükelçisi olarak bulunan Ahmet Vefik Paşa ile konuşması esnasında bir ara alaylı bir şekilde "Sen kendini Yavuz Sultan Selim'in elçisi mi zannediyorsun?" demesi üzerine Ahmet Vefik Paşa'nın da büyük bir hazır cevaplıkla: "Öyle olsaydım, siz Fransa'da imparator olarak bulunamazdınız" cevabını verdiğini . . . 
Milletin Sigorta Lambası 
Tarihçi Reşat Ekrem Koçu'nun, Sultan Vahideddin'in kaderi ile ilgili oldukça orijinal bir değerlendirmesinde :""Mazileri çok temiz olan ve memleketleri felaket girdabına düştükten sonra işbaşına geçen, ağır mesuliyetler yüklenen, yenik milletleri daha fazla çiğnetmemek için nefret edilen galip düşmanlara dostane el uzatmak durumunda kalan o kara bahtlı insanlar, milletlerin tarihlerinde sigorta lambalarına benzerler. Kendilerinin yanması büyük tesislerin kurtulmasını temin eder diye yazdığını. 

" Ayağını Yüzüme Bas ki . Yüzüm Allah Katında Şeref Kazansın" 
Hintli Müslüman kardeşlerimizin, Osmanlı Devleti'nin Balkan Savaşı'nda yüzlerce şehit ve binlerce yaralı verdiklerinin haberini almaları üzerine, kilometrelerce ötedeki kardeşlerinin acılarını bir nebze olsun dindirebilmek için bir heyet teşkil ederek Türkiye'ye gönderdiklerini...Bu heyetin savaş boyunca birçok din kardeşinin yaralarını sarıp başarılı hizmetlerden sonra 1913 Temmuz'unda Hindistan'a döndüğünü. . -Heyetin Bombay'da büyük bir karşılama merasimi hazırlanıp, gemi limana yanaştığında o günkü Hintli Müslüman liderlerden Muhammed Ali Cevher' in, heyet başkanı Doktor Ensari'ye :"Sen mücahit Osmanlı ordusuna hizmet edip geldin Ayağını Hindistan topraklarına basmadan bu benim yüzüme bas da, yüzüm Allah katında şeref kazansın" diyerek başını yere koyup yüzünü Dr. Ensari'nin ayakları altına uzattığını... 
Trablusgarp Mücahitleri 
Trablusgarp Savaşı,nda Osmanlı askerlerinin arasında bulunmuş olan Fransız gazetecisi Georges Lemo nun gördükleri karşısında hayretler içinde kalarak:Türk subayları içinde on iki kez yaralanmış olanlar vardı. Müthiş birşey kendileri ile konuştuğum zaman edindiğim intiba şu oldu:Türk subaylarında yenmek ve ölmek duygusu, cinnet derecesine varmış bir istek halinde yaşıyordu" diye hatıralarında intibalarını yazdığını... 
Kıyas 
Onuncu Osmanlı Padişahı Kanuni Sultan Süleyman ( 1495- 1566) döneminde Sivas vilayetimizin bütçesinin 20 milyon altın olduğunu . . .Buna karşılık yine aynı dönemde Fransa Birleşik Krallığı'nın bütçesinin 4 milyon altın ve Birleşik İngiltere Krallığı'nın bütçesinin de 3,5 milyon altın olduğunu... 
Veli Sultan 
Yavuz Sultan Selim Han Gazi'nin, İslamiyet'i tek bir bayrak altında toplamak gayesi ile çıkmış olduğu Mısır seferi sırasında, daha önceleri Cengiz ve Timur'un geçemeyip yüz geri döndükleri korkunç Tih çölünü mucizevi bir şekilde onüç günde geçtiğini. . .Bu geçiş esnasında askerinin önünde yaya vaziyette mütevazı bir şekilde iki büklüm olarak yürüyen Koca Yavuz"a vezirlerin: Hünkarım atınıza binseniz" demelerine karşılık, Büyük Sultan'ın gözyaşları içinde:Nasıl binerim... Görmüyor musunuz? Resulullah Efendimiz (sav) önümüzde bize yol gösteriyor" dediğini.. 
İzmir'de Vahşet 
15 Mayıs 1919 tarihinde, İngilizlerin kışkırtmalarıyla İzmir'i işgal eden Yunan askerlerinin Kordon boyu'nda genç-ihtiyar, çoluk-çocuk demeden yüzlerce insan vahşice katlettiklerini , . Sahil kıyısındaki askeri gemilerde beklerken, olanları gören ve Türk düşmanlığı ile şartlandırılmış İngiliz askerlerinin dahi yapılan insanlık dışı vahşete tahammül edemeyerek gemide isyan alametleri göstermeleri üzerine, gemilerin denize açılmak mecburiyetinde kaldığını Adüvvullah Cevdet 
Dr. Abdullah Cevdet'in(1869/l932) (Adüvvullah Cevdet) çıkarmış olduğu dergilerindeki yazılarıyla hayatı boyunca İslami değerlere hücum ettiğini...En büyük hedefinin, "halk arasında dinin nüfuzunu kırmak olduğunu söyleyen bu ateist adamın ölüp de" cenazesinin Ayasofya Camisi'ne getirildiğinde cemaatin cenaze namazın kılmadığını ve bunun üzerine cenazesinin götürülmek istendiğini... Cenaze arabası bulunmaması üzerine Fener Rum Patrik hanesi'nden bir cenaze arabası istenip haç işaretli bu cenaze arabasına konularak götürüldüğünü... 
"Çok Şükür Sol Kolum Yerinde Duruyor"
Fransız ordusunun meşhur kumandanlarından General Guro'nun Çanakkale Savaşı' ndan sonra İstanbula gelip , karşılaştığı ilk Türk kumandanına, Çanakkale'de Türklerin gösterdiği destansı mücadelenin tesirinin bir ifadesi olarak:"Sağ kolumu Çanakkale'de verdim ama bir Türk generalini selamlayabilmek için çok şükür sol kolum yerinde duruyor" diyerek hayranlığını ifade ettiğini. 
Ahiret Seferi
Yavuz Sultan Selim'in, Mısır seferinden İstanbul.a döndüğünde, İstanbul İskenderiye deniz yolunun ortasında çok tehlikeli bir korsan ocağı ola Rodos şövalyelerinin üzerine sefer yapılmasını isteyen vezirlerine:Bizim şimdiden sonra sefer-i Ahiret'den gayrı seferümüz yoktur" diyerek vefatının yaklaştığını hissedip haber verdiğini ve hakikaten de kısa bir müddet sonra da vefat ettiğini.. 
Felç 
Yirmiyedinci Osmanlı Padişahı I. Abdülhamid(17 25 17 89) döneminde Tuna boylarında Osmanlı-Rus Savaşı devam ederken, savaşın komutanı Koca Yusuf Paşadan padişaha bir mektup gelip, mektupta Özi kalesinin düşmanın eline geçtiği ve 25 bin masumun Ruslar ta-rafından vahşice katledildiği" haber verildiğini...Günlerdir, vatanından koparılan topraklardan dolayı içi kan ağlayan müşfik padişahın bu haber üzerine Ah, mel'unlar!" diye bağırarak aniden tahtından yere yıkıldığını ve üzüntüsünden felç gelip Hakk'ın rahmetine kavuştuğunu. . 
Çocuğunu Satılığa Çıkaran Kadın 
Çok zor şartlar altında devleti 33 yıl dahice idare eden Abdulhamid Hanın Osmanlı tahtından indirilmesinden sonra Osmanlı Devleti'nin başına Balkan gailesi açılıp, Sırp Yunan.Bulgar ve Karadağlı çapulcuların İstanbul önlerine kadar gelmeleri üzerine, binlerce kilometre ötedeki Müslüman Hintli kardeşlerimizin , İslam'ın son hür kalesi olan Hilafet merkezi Osmanlı'ya yardım elini uzatmak için çırpındıklarını...Genç kızların çeyizlerini, ihtiyarların cenaze masrafları için bir köşeye ayırdıkları paralara kadar neleri varsa ortaya dökdüklerini, , , Bu yardım toplama kampanyası sırasında Peşaver'de çok fakir bir kadının, verecek birşeyi olmaması üzerine kucağındaki mini mini yavrusunu halka gösterip onu satılığa çıkartıp, karşılığında alacağı parayı Osmanlı'ya yardım için vereceğini ilan ettiğini . . . 
Osmanlı'nın Dayısı 
Osmanlı Devleti'nin Cezayir Beylerbeyi Dayı Hasan Paşa ile ABD Cumhurbaşkanı George Washington arasında 1795'te yapılan bir anlaşmaya göre, Dayı Hasan Paşa'nın Amerikan gemilerini vergiye, daha doğrusu haraca bağladığını...ABD'nin yabancı dille(Türkçe) yapmış olduğu bu ilk ve tek anlaşmaya göre Amerikalıların 12 bin Cezayir sikkesi veya 642 bin ABD altını vergi(haraç) vermeyi kabul etmek zorunda kaldıklarını. . 
Fatih'in Topları 
Büyük dahi Sultan Mehmed'in, İstanbul'un fethi için balistik hesaplarını bizzat kendisinin yaptığı, yaklaşık 17 ton bakır kullanılarak dökülen ve 1,5 ton ağırlığındaki mermileri 1000 metre uzağa atabilen "şahi" adını verdiği muazzam toplar döktürdüğünü...50 çift manda ve 700 askerle iki ayda Edirne'den İstanbul yakınlarına getirilebilen bu, o zamana kadar misli görülmemiş topların ilk deneme atışları yapılmadan önce yakında bulunan kimselerin dillerini yutmamaları ve gebe kadınların çocuklarını düşürmemeleri için şehrin her tarafına münadiler salınarak topların atılacağı zamanın ilan ettirildiğini... Rumeli Hisarının Planı Planları başta Fatih Sultan Mehmed olmak üzere Mimar Muslihiddin tarafından çizilen ve inşaatında Koca Sultan ın , bile taştaşıdığı Rumeli Hisarı'nın, altı bin işçinin geceli gündüzlü vecd ve iman havasının lezzeti ve heyecanı içinde çalışması sayesinde yüzotuziki gün gibi akıl almaz bir zamanda bitirildiğini...Hisarın planına kuş bakışı nazar edildiği zaman, Arapça 'Muhammed" yazısı okunacak şekilde olduğunu. . .Bu muazzam abidenin "Mim" harflerinin olduğu yerde kulelerin , "Ha " ve "Dal" harflerinin olduğu yerde ise istihkamların yer aldığını... Biliyor muydunuz.?
__________________
Lozan; muazzam bir imparatorluk mirasının han-ı yağmasıdır...
Türkün şahsına islamdan intikam alınarak, bütün bir islam dünyasının başsız bırakılmasıdır!...
Lazının getirdiği, adalarla yunan stratejik çemberine alınmış iktisadi kaynaklardan mahrum, her türlü ünvan ve sıfatı yolunmuş gayrı tabii hudutların çizdiği küçük bir Türkiyedir. 

Her rengin ayrı tonunu yaşar ömür...

14 Ekim 2014 Salı

Selvi Boylum Al Yazmalım




Türk filmlerinin içinde en sevdiğim filmdir ...Selvi Boylum Al Yazmalım
Hasretinle yandı gönlüm .....parca dönüş filminden bu şarkıya hastayım favori şarkılarımdandır :)









  







  1. Selvi Boylum Al Yazmalım
    1978 yapımı Film
  2. Selvi Boylum Al Yazmalım, Atıf Yılmaz tarafından yönetilen, başrollerinde Kadir İnanır ve Türkân Şoray'ın oynadığı, 1977 tarihli film. Türk sinemasının başyapıtlarından biri olarak sayılmaktadır. 
  3. Yayın tarihi11 Kasım 1978 (Türkiye)


♥......

Bir kelebeğin canını yaktığında ertesi gün özür dileyemezsin...

Yoruldum :((




13 Ekim 2014 Pazartesi

Kuşlar bile gökyüzüne zincirli ..

Beni al....(◕‿◕✿)

Eğer uçmak isterseniz , ağırlık yapan her şeyden vazgeçmeli...

Eğer kanatların ile doğmuşsan neden ömrü boyunca emeklemek tercihin ?

Neden mi böyle oldum ?

Seni mutlu eden şeyi yap...!

AŞK KALEME DEĞİNCE - XVIII ♥















Yalnızlığa methiye düzdüğün isyan karası gecelerde dahi terketmeyecek sevdam seni. Ki sen bile bırakmışken seni. Bağdas kurup oturacağım hayallerinin orta yerine.


Davetsiz kurulacağım gönül sofrana. Mısralar yudumlayacağım avuç avuç. Kovsan da gitmeyeceğim rüyalarından.



Sen bana yasak.... 

Ben sana tutsak... 
Yanlış zaman 
Ve mekanların
Sevda kelimesi sen 
Beste beste 
Türkülerimin hecesi sen 
Sen kutup yıldızı 
Sen gönül hırsızı 
Sen en güzel sevda fırtınası..



Güneş olup doğacağım gecelerine. Aydınlatmadık tek bir nokta bırakmayacağım gönlünde.  Renkli bir gölge olup ardın sıra düşeceğim yollara.  Karlı kış günlerinde tutup saçlarından baharlar getireceğim sana.



Kaf Dağı'nın ardına  gitsen, Zümrüt-ü Anka olup geleceğim peşinden. Kurtulamayacaksın sevdamdan.



Sen mevsim ol ben baharın olacağım. Yağmur olup damla damla camlarına vuracağım.



Buğulu gözlerle izleyeceksin beni.  Bir şeyler düğümlenecek boğazına.

Kimi zaman romantik bir şarkının nağmelerinde bulacaksın beni, kimi zaman okuduğun bir kitabin tozlu sayfaları arasında.



Ama hiç bir zaman arama ihtiyacı hissetmeyeceksin, hep yanında  olacağım.



Çünkü ben, buğulu gözlerinin hapsinde, müebbet muhabbete mahkum bir forsayım. 



Düşüncelerim prangalı, 

Duygularımda demir bilezik.. 
Aklim firari, 
Fikrim firari.. 
Yüreğim 
Tutsağı yüreğinin



...



Ben ki suyu ıslattım

Ateşi yaktım
Hatırla yâr
Mevsim ilkbahardı
Yağmurun ıslattığı
Bir Mayıs sabahı
Zaman durdu..( 01.05.1989 )

Zor diyorsun...

9 Ekim 2014 Perşembe

(✿◠‿◠)

"Bugüne kadar hiç aç kalmadıysan, hep aç kalanların ekmeğini yemiş olabilirsin. Birilerini aşırı doyuran, birilerini de aç bırakan bu zalim paylaşımın aşırı doyanları arasında olma.​ ​Dağıt! Nasılsa dağılacaksın…”














"Bugüne kadar hiç aç kalmadıysan, hep aç kalanların ekmeğini yemiş olabilirsin.
Birilerini aşırı doyuran, birilerini de aç bırakan bu zalim paylaşımın aşırı doyanları arasında olma.​
​Dağıt! Nasılsa dağılacaksın…”
Böyle diyordu Senai Demirci….

​Biz toklar, biz ülkesinde refah içinde yaşayanlar mahşer günü ne yapacağız acaba.. Ne yapacağız? Biz gözyaşı döktük Yarab, biz dua ettik Yarab demeyle kurtulacak mı sanıyoruz kendimizi, birer birer ellerimizden kayan kardeşlerimizin hesabından.. 

Bu, konuşmaya bile mecali kalmamış çocuğu ve nicesinin sıkıntılarını gider Allah’ım.. Uyuyan müslümanlığı uyandır.. Ortadoğu ki susuz goncasından kan damlayan bir gül bahçesidir, bahçıvanlığın cesaretini bize ver Allah’ım.. 



:))) aynen

...

?????

Mevlana ne güzel demiş, tam benim durumumu özetlemiş!!

Herkesin bir hikayesi vardır Kimi kağıda yazar hikayesini Kimi etine.. Kağıt yanınca et gömülünce biter hikaye ...

  

Herkesin bir hikayesi vardır

Kimi kağıda yazar hikayesini

Kimi etine..

Kağıt yanınca et gömülünce biter hikaye ...

3 Ekim 2014 Cuma

Çok güzel bir bayram geçirmeniz dileğiyle iyi bayramlar.


sabır gerek...hz yakup gibi tenhalarda gezip yusuf diye inleyerek zaman gerek...hz yusuf gibi kuyulardan mısır saraylarına yükselerek azim gerek...hz peygamberimiz gibi ebu cehlin bile hidayeti için70 kere yanına giderek edep gerek...hz osman gibi meleklerden bile hürmet görerek...


sabır gerek...hz yakup gibi tenhalarda gezip yusuf diye inleyerek
zaman gerek...hz yusuf gibi kuyulardan mısır saraylarına yükselerek
azim gerek...hz peygamberimiz gibi ebu cehlin bile hidayeti için70 kere yanına giderek
edep gerek...hz osman gibi meleklerden bile hürmet görerek...  

♥♥

İlla birini seveceksen,dışını değil içini seveceksin. Gördüğünü herkes sever am...a sen göremediklerini seveceksin. "Sözde" değil "özde" istiyorsan şayet ; ten'e değil, can'a değeceksin. MEVLANA


İlla birini seveceksen,dışını değil içini seveceksin.
Gördüğünü herkes sever am...a sen göremediklerini seveceksin.
"Sözde" değil "özde" istiyorsan şayet ; ten'e değil, can'a değeceksin.
MEVLANA 

♥♥

Suskunluğum galip...


Çatışmalar var içimde
Bir yanım diğer yanımı yıktığı
Bitip tükenmeyen bir savaş
Bir yanım isyankar, bir yanım suskun
Ne tuhaf!
İsyankar yanımın konuşması gerekirken
Suskunluğum galip...  


♥♥

Derdin sendendir bilmezsin, Çaren de sendedir görmezsin, Evrende bir noktayım sanırsın, Tüm alemler kainat sen de özetlenmiştir de, Görmezsin... Hz. Ali


Derdin sendendir bilmezsin,
Çaren de sendedir görmezsin,
Evrende bir noktayım sanırsın, 
Tüm alemler kainat
sen de özetlenmiştir de,
Görmezsin...
Hz. Ali  

الله

"Ben bir gizli hazine idim. Bilinmeyi istedim"


Hz. Mevlâna Celaleddin-i Rumî @hz.mevlana Instagram photos | Websta (Webstagram)



Bu yaradılışın bu kainatın temel taşların'da vardır Aşk.

"Ben bir gizli hazine idim. Bilinmeyi istedim"

Bu fıtrat üzerine bütün aşıklara sesleniyorum. Aşkınız ziyade olsun efendim

Ötenaziyi ısrarla isteyen yatağa mahkum felçli bir hasta gibi karamsarlığın en dibindeyim, aslında zamanın ötesinde yaşayan dün'ü ve yarın'ı olmayan bu adam ne anlatabilir'ki Aşk hakkında

Zira madde'nin manaya hakim olduğunda ölmüştüm, yıkamış kefenlemişlerdi koymuşlardı musallaya
Hoca geçti başa"Aşk kişi niyetine Allahu-ekber" kıldırdı namazımı ve bir ömür böyle bitti
Ancak toprak altında hizalanmış kaç aşık diridir biliyormusunuz, kaçının aşk'ı hala eritir.. kalanları bitirir.
Aşığın halinden hal ehli anlarmış tefekkür denizinde gemi yüzdüren hal ehli..
Aşk her bedende ve ruh'da anlam bulmuyor ve belki banada yakışmıyordu, ancak bazen ağlatıp bazen güldüren duygularım vardı benim.
Son günlerde gözden dökülenler değil, dilden dökülenler yanaklarımı ıslatır olmuştu. Bazen diz çöküp yaradana dua ediyordum. "Allah'ım şu satırların arasına sakla kaybet beni susmuş ve susacakların, sevmiş ve seveceklerin, yanmış ve yanacakların aşkına"

Belkide söyleyenler'den ve dinleyenlerden çok susanlar ve aşka susamış olanlar anlıyordur beni.
Bir gül bahçesinde dikenlerden sıyırıp sözler derlmeye geldiğimi, cümleleri bir tarafa bırakıp harf harf, virgül virgül, anlatmaya geldiğimi.. Aklımın erdiğince, dilimin döndüğünce

Bu mahalde efsun oldumu sevdanın adı; padişah köle olur.. Sukut altınken.. söz elmas olur.. Hangi zümrüt, yakut, pırlanta bir sevdanın hazinesinden daha değerlidir ki
Hayat Aşk'lar ve Hisler kadar önemli değildir. Hayat hepten değil, belki hiçten değerlidir.
His'sin kılıcı kınından çıkıp sevdanın boynuna geçince. belki bela olur
Lakin şu alemde gıpta edilecek tek bela vardır o'da aşk belasıdır.Sizce'de öyle değilmi..
 Bu bela'ya uğramanız dileğiyle)

Aşkın kıblesinde rukuya giderken bir düşünün ve benim yapamadığımı yapın, sevdiğinizin kalbine ulaşmak için kaç mühür kırmanız gerekiyorsa kırın. Yoksa hayatınız kangren olur ve avuçlarınızın arasından akıp gider. ve sonunda büyüklerin sözlerine mahzar olursunuz:

Arş mihrabımız yıkılmış Arz minberimiz sökülmüş..
Bir say yedi savt.. Gam kabesine içli bir feryâd..
(alıntı)

AŞK

KaranLıkta siyahî nur, aydınLıkta gökkuşağı oL ey Kâbe!... SoLuğuma nefes oL, nefesimi nefisten uzak tut!...Aminnn Ecmain.


KaranLıkta siyahî nur, aydınLıkta gökkuşağı oL ey Kâbe!...
SoLuğuma nefes oL, nefesimi nefisten uzak tut!... 


Kabe

Kalp vardır imana saray, kalp vardır imana zindan!..

...

Peygamberimizin hadisinde de geçtiği gibi “inkılab eden” “sürekli devinen” “bir kararda durmayan” anlamına gelir.
Yani “dönek”.
Yerinde duramaz uçarı bir çocuk gibidir kalb. Alı görüp ala şalı görüp şala heveslenir.
Bazen arıdır bal yapmak için çiçeğe konar. Bazen sinektir aşırmak için başkalarının ürettiği bala konar.
Kalb vardır imana saray olur.
Kalb vardır imana zindan olur.
Kalb vardır gül saksısına benzer. İçinde gül yetiştirdiği için gül kokar.
Kalb beden ülkesinin başkentidir.
Dil dudak göz kulak el ayak hep oradan yönetilir. Bütün organlar bu başkentin taşrasıdır. Komuta mahalli kalbtir. Orada iman iktidardaysa organlar üzerinde imanın sözü geçer. Şeytan iktidardaysa organlar üzerinde şeytanın sözü geçer.
Sevgili Nebi muhataplarının dikkatini sürekli kalbe çeker. Kendi dikkati de sürekli kendi yüreğindedir. Bu nedenle öyle der: “Kalbimde hafif bir oynama hissederim de o gün yüz defa Rabbimden af dilenirim.”
Onun en sık tekrarladığı dualarından biridir:
“Ey kalpleri evirip çeviren ’ım! Kalbimi dinin üzre sabit kıl!”
Müşriklerin işkence altında putlarını övmeye zorladıkları Ammar sonunda dayanamayarak istediklerini söylemiş bundan dolayı yüreği yanık gözü yaşlı bir biçimde Rasûlullah’a gelmişti. Adeta yıkılmıştı.
Yaptığının telafisi imkânsız bir hata olduğunu düşünüyor “ölseydim” diyor başka bir şey demiyordu.
Hz. Peygamber “Kalbini nasıl buluyorsun?” diye sordu.
“imanla dopdolu” cevabını alınca “Yine işkence ederlerse sen de aynı taktiği yine kullan” buyurarak teselli etti.
Evet işte böylesine merkezi bir işlevi olan kalb gerçekte neydi?
Kur’an’a göre bu kalb “kan pompası” olan kalbten başka bir şeydi.
Çünkü Kur’an şöyle buyuruyordu:
“Bu (vahiyde) bir kalbe sahip olan kimseler için alınacak öğütler vardır.”
(50.37)
Bizim bildiğimiz herkesin kalbi yok muydu?
Vardı ama Kur’an göğsünde bir kan pompası taşıyan herkesi “kalb sahibi” saymıyordu.
 Ondan hayvanlarda da vardı. Üstelik hacimce daha da büyüktü. Daha fazla kan pompalıyordu. Fakat Kur’an onları muhatap bile almıyordu.
Kur’an “bir kalbe sahip olan kimse” derken; arayan merak eden soran kuşku duyan man eden seven özleyen sızlayan inleyen yanan aktif bir yüreği kastediyordu. Böyle olmayan kalbi kalbten saymıyordu.
 “Kalbleri var onunla akletmeyi bilmezler” diyordu.
Yani Kur’an
kalb derken; “akleden fikreden tefekkür eden tezekkür eden tedebbür 
eden tefakkuh eden” bir kalbi daha doğrusu bir “iç dünyayı” kastediyordu.
Onun için de “Aklını kullanmayanları pisliğe mahkûm eder” diyordu vahiy.
İç dünyasını vahye inşa ettirenler ’ın nuruyla bakarlar o nurla görürler o nurla yürürler o nurla tutarlardı.
İç dünyasını vahye inşa ettirmeyenlerin yani kalbine sahip olamayanların belli bir müddet sonra ellerine dillerine ayaklarına gözlerine kulaklarına da sahip olamayacakları aşikardı. En sonunda kendilerine sahip olamayacaklardı.
Kendine sahip olamayanlar kendini kaybetmeye mahkûmdular.
Kişi kendini kaybettikten sonra dünyayı kazansa ne olur?
Rabbimiz c.c. bizlere her türlü kötülüklerden korusun inşallah...
(alıntı)

.