Pages

Subscribe:

CEVŞEN DUASI

B

29 Ocak 2016 Cuma

من القلب إلى القلب سبيلا : Kalpten kalbe yol vardır ♥♥♥

  


Çocuklar yeni bir arkadaş bulduğunda en iyi anlaştıkları ve hep yanında olan arkadaşlarını unutuverirler ya hani bazen. Yeni bir dünya kurarlar kendilerince. Bilirler ki hep yanında olanlar zaten yanındadır aslında. Ama o yeni arkadaş öyle mi? Annesiyle birlikte misafirliğe gelmiştir ve gidecektir az biraz sonra. Tadını çıkarmak lazımdır o kısa anın. Diğeri o ne yaparsa yapsın oyuna çağırdığı an gelecek yakınlıktadır her daim. Hem kırılmaz, üzülmez.

Çocukluğumuza indik işte, çıktı ortaya birçok hareketimizin sebebi. İşte bu yüzden yeni kimselerle/şeylerle karşılaştığımızda anında tekmeyi basıveriyormuşuz emektarlara, hep bizimle olanlara. İçimizdeki çocuğu kaybetmeyelim derken hepten çocukça davranıyormuşuz yani. Yakındakinin kıymetini bilmiyormuşuz. Aslında bilmemiz lazımmış ki hep yakın kalsın, hiç uzak olmasın.

Ha bir de insan yakınken uzak olacağına, uzakken yakın olsunmuş. Asıl özlem yakınken uzak olunduğunda başlıyormuş ve daha çok can yakıyormuş çünkü. Hem uzaktan kasıt mesafeler değilmiş ki aslında anlayana. Gönüller arasındaki uzaklıkmış en kötüsü. Ve hiçbir şeyin eskisi gibi olamayacağı düşüncesi...

Diyor ki Arapça bir söz:  .من القلب إلى القلب سبيلا (Mine'l-kalbi ile'l-kalbi sebîlâ.) Yani "Kalpten kalbe yol vardır."

Diyor ki Sultan III. Murad:
"Elbette bu hâlimden o yârin haberi var,

Fi'l-kalbi mine'l-kalbi ile'l-kalbi sebîlâ."

Kalp kalbe karşı olmasın hiç, kalpten kalbe yol olsun.






"Ben yakın sen uzak, ya sen yakınlarımda ben ırak..."

"Eşin var, âşiyanın var, baharın var, ki beklerdin; Kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin ?"..


"Eşin var, âşiyanın var, baharın var, ki beklerdin; Kıyâmetler koparmak neydi, ey bülbül, nedir derdin ?"..




Gün be gün sevda yüklü Dua'lar bırakıyorum satırlarıma, eminim ki ulaşıyorlar sol yanına...✔️


Gün be gün sevda yüklü Dua'lar bırakıyorum satırlarıma, 

eminim ki ulaşıyorlar sol yanına...♥


Gömülü resim için kalıcı bağlantı

“İnsan için en büyük gurbet,RABBİN'den uzak kalmasıdır.”

“İnsan için en büyük gurbet,RABBİN'den uzak kalmasıdır.”

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Elhamdülillah ♥ amin.

Gömülü resim için kalıcı bağlantı

Gussadan mahlas dilersen ey gönül Adını dîvân-ı aşka yazdır...




Gussadan mahlas dilersen ey gönül
Adını dîvân-ı aşka yazdır


İkilikten edip azad, teselli kıl, tecelli kıl ne olur Yâ Rab!

İkilikten edip azad, teselli kıl, tecelli kıl ne olur Yâ Rab!
Eyâ alemlerin şâhı, tecelli kıl, teselli kıl
Gönüller burcunu mâhı tecelli kıl, teselli kıl
Habîbine bizi kıl yâr, muhabbet şem’ini uyar
Eyâ Leyli-sıfat dildâr tecelli kıl, teselli kıl
Bu Merkezî kulun candan, seni ister yine senden
Açıp hüsnün nikâbından tecelli kıl, teselli kıl 


cuma_salasi

26 Ocak 2016 Salı

15 Ocak 2016 Cuma

Ben iyiyim....





قوم نحرق هالمدينة و نعمر واحدة أشرف
قوم ننسى هالزمان و نحلم زمن ألطف
مازالك بلا شىء ما فيك تخسر شىء
و أنا مليت من عشرة نفسى

كان بدى غير العالم مش عارف كيف العالم غيرنى
كان بدى احمل السماء وهلأ أنجق حامل نفسى
قول اننى منيح
قوا اننى منيح



Haydi kalk şehri yakıp ondan daha iyisini imar edelim
hadi kalk zamanı unutup daha iyisini hayal edelim
hiçbir şeyin yoksa kaybedecek bir şeyin de yoktur.
kendimle yaşamaktan bıktım

dünyayı değiştirmek isterdim , şimdi ise dünya nasıl değiştirdi beni bilmiyorum
gökyüzünü taşımak isterdim, şimdi sadece kendimi taşıyabiliyorum.
de ki: ben iyiyim...





11 Ocak 2016 Pazartesi

Ol' İle 'Öl' Arası

  

Zaman kaç'a kuruldu, neresindeyim anın? 
Kalk gözlerimden gaflet! Kopmadan kıyametim. 
“Ol” ile “Öl” arası, kıymeti yok ki canın, 
Ehli toprak rızkıyken, hem kemiğim hem etim… 

Seyrettiğim âlemin nesine bu sevincim! 
Beklerken dâr-ul bekâ, boşa geçen bu ömrü. 
Kilitlenince dilim, kaybolunca bilincim, 
Mümkün mü icra etmek, kula verilen emri… 

Ah karaya belenen, saçlarımın beyazı! 
“Sırat” akla düştükçe, tel tel diklenmektedir. 
O ateş ki aratır, hem karı hem ayazı, 
Lakin hâlâ günahlar, nefse eklenmektedir… 

Yakasız bir gömlekten başka neyim olacak? 
Günahı sırta vurup, göçerken şu devrandan. 
Şimdi gülen dudaklar, toprak ile dolacak 
Kim kurtaracak beni! Mizandaki o andan… 

Zulmetten kurtul nefsim, koş delâlet-i nass’a, 
İbretle gör ve dinle, her günah öyküsünü. 
Sin’de Münker ve Nekir, başa vurmadan asa, 
Silkin de at üstünden, gafletin uykusunu! ...
 
Saadet Ün

Eksik Yanım

 

Benden başkası yok içimde 
onunda yarısı yok bende 
eksik yanım... 
bana neler anlatır neler 
estirir düşlerime rüzgar 
ama asıl 
anlatamadıklarında kopuyor fırtınalar 
ruhum 
sonsuz beyazlık 
sonsuz karanlık 
söyleyin 
söyleyin siz ne zaman öleceksiniz! 
ve ne zaman bitecek benimle hesabınız! 

yorgunum ve şimdilerde 
onurumun ağır yükünü taşıyorum sırtımda 
vargücümle 
dizlerimi sağlam tutuyorum 
başımı dik 
hani yıkılmadım, yıkılmıyorum, yıkılmayacağım 
diyordum ya 
yalan! 
yıkıklığımdır düşe ve sevdaya sarılan 
oysa 
inatla tutunduğum belki de hep tutunacağım 
düş de yalan 
sevda da yalan 

yalan olmayan 
yalnızlık, acılar, yokluk ve isyan 
işte bunlardır sus ve lal yapan dilimi 
işte bunlardır karanlığa boğan şiirlerimi 
işte bunlardır gazaba salan yüreğimi 
hüzün mü? 
zaten bunların toplamı eder 

eksik yanım 
seninle hesabım bitmedi daha 
arsızım 


Cefâ-Kâr

  


Anladım ki hayatta; bel büktüren cefâ; kâr
Düşlere küskün mazi değil mi ki aşikâr… 
Hepyek geldi zarlarım hep od ocak virâne
Yıkıl git gözlerimden ateşe kul pervâne! 
Bak külümü topluyor ahâlinin cümlesi
Direnme, vazgeç ve git, canımı yakan nefis! 
Terk-i heves edeni sarmasın aşk çilesi… 

Gökyüzümü kaplayan bulutlar efkâr efkâr
Ocağıma inciri hep diktiren cefâ; kâr 


Feryat etmek faydasız şu düştüğüm hâlete 
İnsanoğlu ki; fâni, dalar elbet gaflete… 
Unuttum! Nerde, nasıl? Diz bağlarım çözüldü; 
Ve neden gülüyorken dudaklarım büzüldü? 
Ah! Düşünce kısmete ışıyan mavi boncuk(!) 
Bağrıma hüzün çöktü gözlerime ise sis! 
Ben ki dizi kanayan hâlâ o masum çocuk… 

Hüzne açılan yolda; dil sussa göz davetkâr
Canımda iz bırakan, can bıktıran cefâ; kâr 


Hani üşür ya insan, sokulmak ister döşe
Hani yiter ya sürur, arar ya köşe köşe
İşte öyle bir hâlden ruhum nâra yol alır 
Yanar içimde bir yer, külüm elimde kalır
Sustursam da isyanı bilirim ki nafile 
Hep peşimden gelecek yine o şerir iblis! 
Ve bitmeyecek cengim, iblise eş nefs ile… 

Korkup da kaçındığım yalnızlığım fedakâr
Kırılan ellerimle kök söktüren cefâ; kâr 


Küsüm yine kendime, güneşe aya küsüm
Lâkin yarınlarıma dokunmalı tebessüm
Değişmeli yeniden ömrümün coğrafyası 
Düşmeli yüreğime pak vicdanın ziyası 
El değse çoğalırdım yürekteki yaraya
“Pişmanım” gibi bir söz olmazdı mevzubahis 
Olmazdı eksik yanım, dönmezdi gün karaya… 

Kulağa fısıldayan sabah yeli efsunkâr
Gönlümü göl eyleyip taş sektiren cefâ; kâr 


Yazık ki her tecrübe bir bedelin ürünü
Birini mest ederken kahreder öbürünü 
Kalmadı tadım tuzum, aşım ekmeğim yavan
Dilden düşen dualar; umuda, arşa revan
Elbette kanar yara hele de taze ise 
Ama gani umudum; çökecek cebrinefis! 
Ki ah çeken yürekte duygu cenaze ise… 

Git başımdan ey zulmet, git başımdan heveskâr! 
Ömrümün baharından el çektiren cefâ; kâr 


Sus yüreğim artık sus! Yeter artık sus dilim
Bitir şu nakaratı, bölündüm dilim dilim
Şimdi bir edip çıkıp, derse bu ne rezâlet! 
Yere batar yüreğim, kurtaramaz asalet! 
Sus yüreğim artık sus! Peş peşe dökme için
Beklenmedik bir anda karşına çıkar habis; 
Seda olur mahremin, yanarsın için için…

Sual düşünce zihne, neye yarar ki inkâr
Sus kalan her soruya dil döktüren cefâ; kâr 


Şiire zulüm belki böyle keder yüklemek
Sözcüğe kan kusturup mısralara eklemek
Kim bilir belki bir gün dile şehâdet düşer
Kutlanınca sözcükler, ne kan kusar ne üşür
Belki de hepten kopar ömrü bağlayan halat
Düşer mısraya çın aşk, düşer güne havadis! 
Asil süvarisiyle kapımda durur al at…

Acep af edecek mi? Ben ki “O”na hizmetkâr 
Tövbenin kapısına diz çöktüren cefâ; kâr



Saadet ÜN 

Canda Can Ol!

Heart of Florals:   


Yüreğim hüzün yüklü, bulut olmuş, dolmuşum, 
Umut çiçeklerini birer birer yolmuşum, 
Issız zamanlardayım aynalarda solmuşum, 
Geceler buz bakışlı şafaklarım hardadır… 

Baharı görmeyince çiçek dalda açar mı? 
Yâri görmeyen gözler ışığını saçar mı? 
Gülü terk eden bülbül bu kadar da nâ-çar mı? 
Gül solmuş, boyun bükmüş, gönül ahu zardadır… 

Bu bir yürek sesidir, seni sevdiğimi bil! 
”Sevmiyorum! ” desem de yalan söylüyor bu dil! 
Bende bir tek sen varsın, geride ne varsa sil! 
Görmez senden başka yâr, göz hayâda ardadır… 

Dilsiz çığlıklarımı rüzgârlara salsam da, 
Ayaz sensizliklerde ölümlere dalsam da, 
Korkma! Çalmam kapını eşiğinde kalsam da, 
Seni sensiz yaşayan can boranda kardadır… 

Bu gönül iflah olmaz ses vermezsen çağrıma, 
Eller çare bulamaz sinemdeki ağrıma, 
Yaban elde ölürüm basmaz isem bağrıma, 
Gönül düşmüş maraza, çare yalnız yârdadır… 

Bir yanım yalnızlıktır, bir yanım hepten kayıp, 
Coğrafyam kabul etmez! Senli düşlerim ayıp, 
Bu soluksuz yüreği bir garip hasta sayıp, 
Soluk ol! Canda can ol! Cânân cansız dardadır! ... 


5 Ocak 2016 Salı