Pages

Subscribe:

CEVŞEN DUASI

B

31 Mart 2016 Perşembe

Cennetim olur musun?

 

“Cennetim olur musun?
Elini tutsam, dünyanın öbür ucuna benimle birlikte gelir misin? Bekle desem, dünyanın bir ucunda beni bekler misin?
Denizimde fırtınalar çıktığında limanım olur musun? Karanlık bastırdığında deniz fenerim, hava açınca yıldızlarım olur musun; bulutlar göğü kapladığında pusulam?
Mihengim, turnusol kâğıdım olur musun? Yüreğimin suyu bulandıkça onu durultacak iksirim?
Kapılar kapandığında kapım, yollar aşındığı vakit yolum, saklanmak istesem duvarım olur musun? Özgürlüğüm ve mapushanem? 
Üşürsem evim olur musun? Yorganım, ana kucağım? Çölümde vaha olur musun? vahamda hurma ağacım? 
Dağın tavşanı, çölün ceylanı, gecenin hayalleri bağrına bastığı gibi beni bağrına basar mısın? Şak şak yarılsa bile gökten umudunu kesmeyen kıraç tarlalar gibi umut bağlar mısın bana? Gitmek istersem kanatlarım olur musun? Kalmak istersem ayağımda prangam? 
Hurilerim olur musun? Kudret helvam ve bıldırcınım? Soğanda sarımsakta gözüm yok, Tih Çölü sürgününde gözüm yok. Ateş almaya gidersem, kırk vakit sonra dönsem bile aynı yerde beni bekliyor olur musun? 
Kavmim beni terk ederse ve ben kavmimden kaçarsam, bir kez arkana bakmadan arkamdan gelir misin?
Ot bitmeyen bir vadide yalnızca Allah’a (cc) emanet edip gidersem, sen de beni kınamaksızın O’na güvenir ve sa’y eder misin? 
Ümidimi kaybettiğim anda ümidim, neş’emi kaybettiğim zamanlarda coşkum, kalbim işgale uğrarsa halaskârım ve rehberim olur musun?
Arkadaşım, yoldaşım, sırdaşım, enîsim, huzûrum, sürûrum, nûrum, zînetim, nîmetim, cennetim olur musun?”

30 Mart 2016 Çarşamba

Bir bakıp bir göresin...

Cümle âlemle birlikte kâim olan -alemin kendisi farkında değilken- Hak’tır. Sıradan insanların -mümin olduklarında- bu konuda bilebilecekleri nihâi şey, Allah’ın kendileriyle beraber olduğunu anlamaktan ibârettir. Lâkin asıl fayda, insanın Allah’ın kendisiyle birlikte olduğunu bilmesinde değil, kendisinin Allah ile birlikte olduğunu bilmesindedir. Gerçekte de durum öyledir. O halde her kim Hak ile olursa, Hakk’ı müşahede etmesi kaçınılmazdır. Kim O’nu müşahede ederse, onda bir ilim meydana gelir ki, işte “ilahi ihsan” bu demektir. [Hz. Şeyhu’l Ekber]
– Öğüdünü, tesir etmeyeceğini bildiğin bir kimseye verme, ey şaşkın. Elinden dizgini kaçırmış olan zavallıya, “oğlum yavaş sür” denmez!
– Öyledir amma tüm bu modern avuntuların arasında, susamışların kalbinde Allah’a doğru bir talep, bir meyil, bir sevgi, bir şevk, bir aşk uyandırmaktır maksadımız… O çerâğ bir kez uyandı mı, canlar kendiliğinden o tarafa doğru koşacaktır… Hem öyle bir sevgilidir ki aşk ateşi düşüp de O’nun adını bir kez andım mı tekrar tekrar anmak, döne döne yanmak gerektir artık.
An içinde, kendinden kendine aşk ile seyri niyâzıyla:
umit_esrefzade
Aşk beni yağma kıluptur sen beni sorma bana
Ben beni bilemezem nite haber verem sana

Nûş ideliden ol harâbât-ı mugânın câmını
Aklım esrük canım esrük ne sorarsan esrüğe

Ol şarabı kim ben içtim fârig-i peymâneyem
Sâkisi ol bâki yüzdür cehd edüp eriş ana

Bu vücudum katresin bahre irürdüm mest olup
Bu kımıltım mevc-i deryadur direm önden sona

Suretim aşık velî içim dolu mâşuk benim
Aşık u mâşuk u aşk birdir hemân kalma tana

Gel bu birlik şerbetinden bir kadeh nûş eyle kim
Bir bakıp bir göresin dağılmayasın dört yana

Ben bu birlik dediğim yokluktur anlarsan sözüm
İkilik bu varlığın komaz varasın aslına

Sen bu yokluktan kaçarsın bir işit yokluk nedir
Bir mücellâ âyinedir Dost yüzün görmekliğe

Eşrefoğlu Rumî ikilik defterin yaktı oda
Bir olup birlik bulup birikti birle birliğe

Madem ölüm yakındır, bekleyenlerin vadesi tamam oldu artık olmak vaktidir:
Audio Player


Lafsız amel ol.
Riyâsız ihlâs ol.
Şirksiz tevhîd ol.
Sessiz zikir ol.
هو
Birden ayrılan kendini ayırır;
eksiğini görüp gayrı Birle bir ol


UMUT REHBERİ



7 Esmâ Münâcâtı...






Kesin olarak inananlara, yeryüzünde ve kendi içinizde Allah’ın varlığına nice deliller vardır; görmez misiniz? [Zâriyât:20-21]
Azizim, pirdeşim, halde eşim,
Göz yumup cihândan aç gözünü kendi hâline
Sen göz yumup açınca bu âlem gelir gider

Duyduk ki şu kevn ü fesat aleminde olup bitenlerin şaşkınlığı içinde, kendine uzak düşmüşsün. Güzel kardeşim, dışarda gördüğün isyan dalgaları, içindeki fırtınalardan ayrı değildir. Afak ve enfüste O’nun ayetlerine, inkarına güç yetmez deliller vardır. Maişet kaygısıyla dolaştığın vatanın etrafı yedi düvelce çevrilmiş bir harp meydanıysa da dön bak aynaya, kendi içine, aynı savaş her an devam ediyor hem sendeki sulhü olmayan bir savaş…
Can eğer canana vasıl olmazsa, onun çektiği sevdası bir vefâsız âr olur. Kendinden başka eksiğin olmadığını anlayana “Tevhid” farzdan önce farz olur!
Yâr ile ettiği ahdi unutmayan, Hakkı ve hakikati hatrından çıkarmayan zâkirin zikir hali, zahirdeki süper güçlerin! düşman ile savaşmasına benzer. Sıcak savaş zamanlarında gaza eden padişah, meydana yüksek sesle atılır. Naralar atarak ve iki tarafa döne döne küffar ile cenk ederdi. Bundan gayesi Hakk katında makbul olup hil’at ve mansıp bulmaktır. Zikrullah ile cihad etmekse gazayı ekberdir. Bunda, daha ziyade hareket, şiddet ve sa’y ü gayret gereklidir. Zira, nefs-i emmare sıfatları ve kötü huylar, başka türlü yok olup güzel huylara dönüşmez. Gözümünüzün nuru Hz. Ali (kv) efendimiz “Sevdiğinin adı yanında anıldığında, depreşmeyen, hali değişmeyen mürüvvetsizdir” buyurmuşken yolun ulularından bazıları da”zâkirlerin zikrullah sırasında her neresi hareket etmezse, kişinin orasında iman yoktur.” demiştir. Zâkire, diliyle “Lâ ilâhe illâllah” demek yetmez. Zikir gönüle inmeli, cezbe ile Hû deryâsına gark olmalıdır. Böyle zâkir bir kerre tevhid eylese Cenab-ı Hak onun kalbine kendi kudretinden bir imân noktası bırakır, tekrarı ile ilahi nur o kişinin kalbini bütünüyle kaplar. Böyle bir zâkirin zâkirliği her vecihle sabit olur.
Madem adımız dahi anılmazken bizi var eyledi, nefs ile ruhun vahdetine insan dedi, nurundan halkettiği insanın tevhid ile bir olmasını, alemi bir görmesini istedi, tevhidi farzdan önce farz kıldı elbet kelimesinden ahvaline ermek için bir de ikramı olacaktır:âteş-i aşk. Aşkı ateş kıldı ki o eritir, kavuşturur, bütünleştirir; birleştirir!
Ya Rabbi ne olur yananların ateş-i aşklarını ziyade eyle ve dahi cümle taliplerine aşk yolunda, tevhid makamlarını ehli yüzünden yaşamak nasip eyleye bi câhi seyyidi’l mürselîn ve âlihittahirîn, aşıklara vuslata bisırrı Pîr El-fâtihâ
Merhûm ve mağfûr Yiğitbaşı Velî Efendi Hazretlerimin, yoldaki işaretleri tarif buyurduğu münacaat usûlünü buracığa nakşetmek makbul görülmüştür:
Yâ ilâhî nâzil et tevhidini dilden dile
Ta ki dilde nefy-i Lâ’dan sonra sâbit-i İllâ kala
لا اله الا الله
İsm-i zâtının gönülde bağlana ünsiyyeti
Zâhir ola hâlime keşf ü kerâmet kuvveti
الله
Her nefes kim aldığımca ver Hûviyyetden haber
Şevke vere hâlimi aşk-ı hakîki mu’teber
هو
Hem dahi her fi’l ü kavlim her kelâmım Hak ola
Rûh ile nefsin sülûku enbiyâ yolun bula
الحقّ
Cismim ili zulmetinden ver bana âb-ı hayât
Hayyımı kâyim kılıp hâlimde kalmaya memât
اَلْحَيُّ – اَلْقَيُّومُ
Kahr-ı kudret mahv ederse bu vücûdum vârını
Adlin irgür def’aten zâhir kıla bâzârını
اَلْقَهَّارُ
Sırr-ı adle mazhar olup sır bekâda kalır
Lîk bir kez “kullu şey’in hâlikun” sırrın bulur

İşte böylece ahsen-i takvîm olan insan, esmâ-i seb’a ile yedi dairede hüküm sürüp gönlünü sahibine post eyler, Hüvallah sırrına mahrem olup vuslatına, vahdetine, tecellisine, tesellisine, mukamelesine mazhar düşer.  
Audio Player


2:50
Use Up/Down Arrow keys to increase or decrease volume.

Ancak bu zikredilen manalar gayet büyük lokmadır. Yani arslan ve fil lokmasıdır. Her cîfe sineğinin boğazına sığmaz. Kursağını paralar, hazmi muhaldir.
benli_guzel
Benliğim rûy-i latîfinde siyah bir bendir
Rûy-i dilberdeki ben mâye-i dilberdendir

Ruh-ı sâfî-i latîfe diyecek yok amma
Ânın üstünde siyah ben de kemâl-i tendir

Perde-i nokta-i rûyun o siyah bendir, ben
Öyle bir perde ki ondan da cemâl rûşendir.

Ben benim o ruh-ı mutlakda göründüm muzlim
Rûy-i sâfındaki ben, ben der ise hep sendir

Avniyâ perdedir endâm-ı maâniye kelâm
Sem’-i geç-fehme bu söz nağme-i ten nen nendir 

UMUT REHBERİ

10 Mart 2016 Perşembe

"Kelimeler Tane taneydi Değdikleri yerler Pare pare…”

 
"Kelimeler
Tane taneydi
Değdikleri yerler
Pare pare…”

İki şey, insanları kırarak ilerler: Salgın hastalık ve vefasız/merhametsiz kimse… İbrahim Tenekeci



İki şey, insanları kırarak ilerler:
Salgın hastalık ve vefasız/merhametsiz kimse…

İbrahim Tenekeci


Senin doğru söylediğine inanan birisine yalan söylemen, en büyük hainliktir .

 

Senin doğru söylediğine inanan birisine yalan söylemen, en büyük hainliktir .

Kalbin gereksinimlerine dikkat edilmedi mi emek de, ekmek de yitiriverir anlamını.

 

Tüm organlarımıza buyuran bir güç var onda. Anlatmaya, yorumlamaya gücümüzün yetmediği bir giz birikimi bu. İnsanı kalbinden tutamadınız mı, görün, nasıl kayıp, gidecek elinizden! 

Kaygan, yabancı madde dolu birşey olup çıkacak sonunda. 

Kalbin gereksinimlerine dikkat edilmedi mi emek de, ekmek de yitiriverir anlamını. 

Ne emek, ne ekmek ; önce, kalbimiz bozuluyor çünkü.

Nuri Pakdil / Bir Yazarın Notları I

Herkes kendi yalnızlığını yaşıyor Arkadaşım.




“Herkes kendi yalnızlığını yaşıyor Arkadaşım. Herkes birbirinin cebine, cüzdanına, bedenine ya da ne bileyim gözüne giriyor da, kimse kimsenin yüreğine girmiyor.”
— Mahmut Ayaz-Tahrip ve tahnit ediliyor hayatlarımız-4



Sizce ?


Neresinde olduğumuzu bilmediğimiz bu labirentteyiz..sadece dünyamızı daha yaşanılır ve kaliteli yapmak bizim elimizde belki de..

Allah kimseyi cahilin eline de diline de düşürmesin! amin.

:(((

Günün Özeti Ömürden bir gün daha bitiyor...:

Sağlam çocuklar yetiştirmek, Bozulmuş yetişkinleri düzeltmekten daha kolaydır… Dostoyevski

 

Sağlam çocuklar yetiştirmek,
Bozulmuş yetişkinleri düzeltmekten daha kolaydır…

Dostoyevski

9 Mart 2016 Çarşamba

Bakmayın siz benim kuru bir yaprak gibi sallandığıma...

 

Bakmayın siz benim kuru bir yaprak gibi sallandığıma,
Köküm sağlamdır sarsılsam da kopmam dalımdan.
Öyle kolay değil, rüzgarın önüne kapılıp gitmem,
Son ana kadar vazgeçmem yaşamaktan.
Ne fırtınalar koptu benim hayat dallarımda
Hiç birinde vazgeçmedim umutlarımdan..
İçimde kıyametler kopsa da
Ben baharıyım yarınlarımın,
Çiçek açarım her kışın ardından…
Nazım Hikmet Ran

4 Mart 2016 Cuma

En Ünlü 9 Aşk Mektubu



1. Hürrem Sultan'ın, I. Süleyman'a yazdığı mektuplar

Rabbim seni hatalardan, kusurlardan saklasın. Ben aciz kulunuzu sorarsanız canım sultanım, ne gecem gece, ne de gündüzüm gündüzdür. Sizin gibi bir padişahtan ayrı kalmak, beni mahvetmiştir. Vallahi ayrılık acısından yanıp bitmişim. Vallahi dünyada tek dileğim size tekrar kavuşabilmektir. Yoksa benim ızdırabımı anlatmaya ne söz kâfidir ne de kalem. Bir daha görmek nasip olur mu ki sizi? Bir kere daha sürebilsem yüzümü ayağınıza keşke. Beni unutmanızdan korkarım devletli sultanım. Eğer beni unutursanız biliniz ki o gün ben ölürüm. 

Sana kavuşabilmek için sabahlara kadar dua etmekteyim. İçimi yakan dudaklarına bir daha dokunabilir miyim diye avazım çıktığı kadar Allah'a yalvarmaktayım. Fakat sana kavuşmak en büyük dileğimdir. Sen, gamlı, kederli yüreğimin tek ilacısın.




2. Napolyon Bonapart'ın, eşi Joséphine de Beauharnais'e yazdığı mektuplar

Bir tek günüm bile geçmedi yüreğimde senin sevgin olmadan, bir tek gecem bile geçmedi seni kollarımla sarıp sarmalamadığım, beni yaşamımın ruhundan uzaklaştıran zafer ve tutkuya lanet etmeksizin bir tek fincan çay bile yudumlamadım. İş güçle meşgulken, orduları komuta ederken, savaş meydanlarını aşarken, benim tapılası Josephinem, hep kalbimin tahtında oturuyor, zihnimi meşgul ediyor, düşüncelerimi alıp uzaklara götürüyorsun.

Ruhum üzgün, yüreğim köle, hayal gücüm beni korkutmakta. Beni fazla sevmiyorsun ve belki de birgün gelecek beni hiç sevmeyeceksin. Bunu söyle bana, hiç değilse acıları hak etmiş olurum. Sevdiğim,çekindiğim, içimde beni doğaya çağıran tatlı duygular, yıldırım gibi beni ateşleyen hayatımın kadını, acısı, tatlısı, umudu ve ruhu, hoşça kal!

Senden ne bitimsiz bir aşk istiyorum, ne bağlılık, yalnızca gerçeği, uçsuz bir açık yüreklilik istiyorum senden. “Seni eskisi gibi sevmiyorum” diyeceğin gün akşamın ya da yaşamımın son günü olacak. Hoşça kal! 




3. Franz Kafka'nın, Milena'ya yazdığı mektuplar

Seni kaybetmekten o kadar çok korkuyorum ki Milena. Bazen düşünüyorum da eğer gerçekten insanlar mutluluktan ölebilselerdi benim çoktan ölmüş olmam gerekecekti ama ben aksine mutluluk sayesinde tekrar hayata döndüm.

En şaşırtıcı olan bana gelme isteğin. Yanıma inersen kör olursun, batarsın dibe. Sen başını dik tutmak için çırpınacaksın. Gücünü sonuna kadar kullanıp parçalanırsın ve yok olursun. Benim olduğum yerde ne mutluluk ne de iyilik var. Oraya bırakılmışım ve senin yurdunun savaş öncesi bunaklarına dönmüşüm.

Yeryüzünde tam olarak bildiğimiz şeyler çok azdır ama şunu iyi biliyoruz ki ikimizde: “biz hiçbir zaman birlikte olamayacağız” . Yarın yataktan kalkamayacağımı bildiğim gibi. Bu kalkma işi insan iradesinin de üstüne çıkıyor galiba.




4. Frida Kahlo'nun, Diego Rivera'ya yazdığı mektuplar

Hiçbir şey ellerinle kıyaslanamaz, hiçbir şey gözlerinin altın-yeşili gibi değil. Vücudum günlerdir seninle dolu. Sen gecenin aynasısın. Şiddetli bir şimşek çakışı. Toprağın nemi. Koltuk altlarının oyuğu benim sığınağım. Parmaklarım kanına değiyor. Tüm sevincim çiçek çeşmenden fışkıran hayatı hissetmek ve sana ait tüm sinir yollarımı bununla doldurmak.

Sen sayıların tüm kombinasyonlarısın. Hayat. Dileğim çizgileri şekilleri tonları hareketi anlamak. Sen gerçekleştiriyorsun ve ben alıyorum. Sözün boşlukta seyahat edip benim yıldızlarım olan hücrelerime ulaşıyor, sonra senin hücrelerine gidiyor ki onlar da benim ışığım.




 5. Stendhal'in, Mathilde Dembowska’ya yazdığı mektuplar

Çok mutsuzum, galiba gün geçtikçe sizi daha çok seviyorum. Sizse artık bana es­kiden gösterdiğiniz en basit dostluğu bile göstermiyorsunuz. Aşkımın son derece çarpıcı bir kanıtı var. Bu da sizinle birlikteyken içine düştü­ğüm, kendi kendime kızmama neden olan, ama bir türlü üstesinden gelemediğim sakar­lık. Salonunuza gelene kadar cesaretim yerinde, ama sizi görür görmez titremeye başlı­yorum. Sizi temin ederim ki başka hiçbir kadın uzun süredir bu duyguyu uyandırmadı bende. Öylesine mutsuz ediyor ki beni neredeyse artık sizi görmemek zorunda kalmayı ister oldum ve aldığım kararlara karşın her gün sizin evde bulunmamak için ihtiyatlı olmayı düşünmeye ihtiyacım var.

Yarın gidiyorum, sizi unutmaya çalışacağım, eğer elimden gelirse, ama pek başaramıyorum.



6. Paul Eluard'ın, Gala'ya yazdığı mektuplar

Güzelim, taparcasına sevdiğim, özlüyorum seni ölesiye. Her şey bomboş, elbisele­rin var yalnız sarılabileceğim. Bedenini, gözlerini, ağzını, bütün varlığını özlüyorum se­nin. Biriciksin sen, çok eskilerden beri seviyorum seni. Çektiğim sıkıntıların hiçbir önemi yok. Aşkım, aşkımız onları yakıyor. Geri geldiğinde seni öyle bir süsleyeceğim ki. pijamalarının ölçüsünü ver bana. Edinilebilecek her şeyi, var olan en güzel şeyleri istiyorum senin için. 

Olabildiğince kısa sürsün yokluğun. Çabuk dön. Sensiz bir hiçim ben. Bütün öbür arzuları düşümde yaşama geçiriyorum. Sana karşı duyduğum isteği, gerçekliğin içinde yaşama geçiriyorum.




7. Honor De Balzac'ın, Madame De Berny'e yazdığı mektuplar

Mutsuzsunuz, biliyorum bunu. Oysa ruhunuzda sizin bilmediğiniz ve sizi hala ya­şama bağlayabilecek zenginlikler var. 

Karşıma çıktığınızda, mutsuzluğu yüreğinden kaynaklanan bütün insanlardaki o çekicilik vardı üstünüzde. Ben acı çekenleri peşinen severim. Böylece melankoliniz be­nim için büyülü bir güzellik, mutsuzluklarınız benim için bir çekicilik haline geldi ve bütün düşüncelerim ruhunuzun hoşluklarını gösterdiğiniz andan başlayarak bendeki sizinle ilgili tatlı anılara bağlanıverdi elimde olmadan. 

Hoşça kalın Madam. Buraya mektupları bitiren sıradan sözler yerine, bu yere ben ruhumu koyuyorum bütünüyle, lekesiz bir ruh, kusursuz bir ruh, kabul edilebilecek en saf armağanlardan biri olarak size sunmaya cüret ettiğim bir ruh. Hoşça kalın. 




8. Ahmed Arif'in, Leyla Erbil'e yazdığı mektuplar

Kulluğum, divaneliğimle ellerini, gözlerini öperim. Öpüyorum ama doyamıyorum. Mutluluk ya da cehennem bu galiba. Sana doymak, korkunç ahmaklık olur. Hadi gel...

Gözlerimi öptüğün bir gerçek mi? Onların dudaklarına layık olması için, ne yapayım bilmem ki, korkunç azaptayım. Öylesine, hülya, kutsal ve uzaksın ki...Allah kahretsin beni.

Sabah gözlerimi sana açarım. Akşam, uykularımı senden alırım. Nereye, ne yana dönsem karşımda mutluluğun o harikulade baş dönmesini bulurum.

Böyleyken gene de şükretmem halime, hergelelik, açgözlülük eder, seni üzerim. Aklıma gelmez ki seni usandırır, sana gına getiririm. Sana dert, sana ağırlık sana sıkıntı olurum. Nemsin be? Sevgili, dost, yar, arkadaş... hepsi. En çok da en ilk de Leylasın bana. Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun. Seni anlatabilmek seni. Ben cehennem çarklarından kurtuldum.

Üşüyorum kapama gözlerini.




9. Nazım Hikmet'in, Piraye'ye yazdığı mektuplar

Sen meğerse nasıl her şeyimmişsin benim…Seni sevmek benim içimde, toprağı, suyu, güneşi, hayatı ve fikri sevmekle birbirine karıştı. Sen ciğerlerimdeki nefes, gözlerimdeki ışık, kalbimdeki çarpıntı ve beynimdeki düşünce gibisin. Neyi düşünürsem seni düşünüyorum. Neyi görsem seni görüyorum. 

Sana benim yazmak isteyip de bir türlü düsturlaştıramadığım en güzel hisleri, en kuvvetli fakat en feci şekilde sen mektubunun sonuna yazmışsın: Sen olmasan ben ölürdüm, diyorsun…Ben de öyle bir tanem. Ve bu böyle olduğu, birbirimizi bu kadar, yaşamanın manası olacak kadar sevdiğimiz için, her şeye rağmen, yaşamaya en çok hakkı olan iki insanız…Ve son nefesimize kadar, bütün dertlerimize, ızdıraplarımıza rağmen, tam manasıyla yaşamanın ne olduğunu anlamış iki insan saadetiyle birbirimize kopmaz bağımızı her gün her saat biraz daha kuvvetle öreceğiz, düğümleyeceğiz…Sen olmasan ben yaşamayacaktım, karıcığım…




Hayırlı,nurlu Cumalar ♥