Pages

Subscribe:

CEVŞEN DUASI

B

26 Temmuz 2016 Salı

Babaannem derdi ki:

 

Babaannem derdi ki:

"Gözünde devleştirdiğinin kerameti 
bir ucuz söze bakar...

Alimin hoşafına ekmek doğrasan,
doyarsın...
Cahilin ziyafet sofrasının her lokmasında 
adım atacağın yerlere 
bir gün patlayacak olan mayınları koyarsın...

Gayrı gayrete gerek yok kızım...

Unutma!
Esneyen lastiği önce kim bırakırsa
ötekinin canını yakar..."MERAL DEMİR

S/ÖĞÜT-Babaannem Derdi ki isimli kitabından



20 Temmuz 2016 Çarşamba

NE MUTLU TÜRKÜM,MÜSLÜMANIM DİYENE...!

Türkler ilahi bir senaryoda görevli

Duayen gazeteci Hulki Cevizoğlu’nun Karadeniz TV’de (KRT) canlı yayınlanan Ceviz Kabuğu programında bu hafta, “Hz. Muhammed’in Hadislerinde Türkler” kitabının yazarı Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı konuk oldu. Prof. Dr. Kitapçı, Hz Muhammed’in Türkler hakkındaki sözlerini ortaya koyan çalışması ve yaptığı açıklamalarla izleyicilerden büyük ilgi gördü. GÜNCEL, Sayfa 10


Türk milleti, 'ilahi'
bir senaryoda görevli

Ceviz Kabuğu’na konuşan Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı, “Türklere haksızlık
edilmiştir. Hz.Muhammed, Levhi Mahfuz’daki Allah’ın onlara yazdığı alın yazısını okumuştur”  dedi.
Türk İslam Tarihi Uzmanı Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı, Türklerin ilahi bir senaryoyu gerçekleştirmek için görevli olduğunu söyledi. Bu iddiasını, Hz. Muhammed’in sahih hadislerinde yer alan Türklerle ilgili sözlerine dayandıran Prof. Dr. Kitapçı, “Kuran’da, gün gelecek kendilerine kitap gönderdiklerimiz emanete sahip çıkmayacak. Allah, mutlaka emanetine sahip çıkacak bir kavim gönderecektir diyor. İşte o kavim Türk milletidir” diye konuştu.
Türklerin Allah’a ve Kuran’a karşı tarihin hiçbir döneminde küfür içinde olmadıklarını hatırlatan Zekeriya Kitapçı, Peygamberin sahih hadislerinin kaynağının da Kuran olduğunu belirtti. Kitapçı, “İlahi bir kaynak olmazsa bu sözleri açıklayamazsınız. Yoksa Türklerin tarih sahnesinde olmadığı bir dönemde kim neden uydursun, onları yücelten bu sözleri neden söylesin” dedi.
Duayen gazeteci Hulki Cevizoğlu’nun Karadeniz TV’de (KRT) canlı yayınlanan Ceviz Kabuğu programında bu hafta, “Hz. Muhammed’in Hadislerinde Türkler” kitabının yazarı Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı konuk oldu.
Prof. Dr. Kitapçı, Hz Muhammed’in Türkler hakkındaki sözlerini ortaya koyan çalışması ve yaptığı açıklamalarla izleyicilerden büyük ilgi gördü.  
Hulki Cevizoğlu: “Hz. Muhammed’in Hadislerinde Türkler” adlı kitabınızda, peygamberimizin Türklere övgüleri olduğunu yazıyorsunuz. Pek çok insan bunu ilk kez duyuyor.  Bazı kesimler, Türk milliyetçiliğinden söz edilmesinin ümmetçiliğe ters oluğunu, dinimize göre bunun “ırkçılık” sayılacağını, peygamberimizin ırkçılığa karşı olduğunu söyleye geldi yıllardır. Oysa siz tam tersini belgeliyorsunuz. Aslında bu “ırkçılık” sorusu Hz.Muhammed’e de soruluyor ve ilginç bir yanıt geliyor. Açıklamalarınız bu yüzden çok önemli. Kaynak aldığınız hadisler sahih (gerçek, güvenilir) hadisler mi?
Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı: Sahih, doğru hadislerdir. Güvenilirliğinden şüphe olmaması gereken hadislerdir. Bu demek değildir ki, Peygamberin Türkler hakkında uydurma hadisleri de yok. Ama bizim kitapta verdiklerimizin kaynakları, dipnotları, her şeyi var. Kimse şüphe duymasın.
Hulki Cevizoğlu: Tarihçiler ve özellikle Türk tarihçileri bu konuyu bize anlatmak için niye çaba harcamamış? Yüzlerce yıldır niçin gizlenmiş? 

“Türk tarihi hakkında
40 paralık bilgileri yok”

Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı: Kitabımı yazarken bu hadisler varsa, bu hadislere nasıl bakmak lazım diye düşündüm. Bunların ortaya konmasında fayda vardır diye düşünüyorum.
Türk tarihçilerine de söyleyecek çok sözlerimiz var. İlahiyat fakültelerindeki tefsir ve hadis uzmanlarını da buna dâhil etmek lazım. İslam’da Türklerle ilgili sözler, Kuran’ı Kerim’de de var. Peygamber’in sözlerinin temelinde bu var. Kırk senedir bu hadislerin peşinde biri olarak, bir kere daha söylüyorum, bu hadislerin özünde, Hz. Peygamberin sözlerinin özünde Kuran vardır. Aksi halde söylemesi zaten mümkün değildir.
Milletin bu manevi yönünü ortaya çıkaracak bir ilim adamının çıkmaması etnik yaklaşımdır. Kuran-ı Kerim’in Türk Milleti hakkındaki ilahi mesajları yüzyıllarca dile getirilmemiştir. İslam alimleri bu tür ayet ve hadislere başka gözle bakmıştır. Türkiye’de her kelime doktrin haline getirilmiştir. İslam, Türk, millet... Hepsi bu hale getirildi. Bu kelimeler milletin varlığıdır, ırkçılık değildir. Türk Milletine haksızlık edilmiştir. Hz.Muhammed, Levhi Mahfuz’daki Allah’ın Türk Milletine yazdığı alın yazısını okumuştur.
Hulki Cevizoğlu: Atatürk ırk milliyetçilinden değil, kültür milliyetçiliğinden söz ediyordu. Hz. Muhammed de bundan bahsetmiş sizin söylediklerinizden anladığımıza göre. Doğru mudur?
Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı: Evet doğrudur. Allah’ın Türk milletine Kuran’ı Kerim’de yazdığı yazgıyı ortaya koymamışlardır. Niye bunu yaptılar? Çünkü birçok İslam âliminin Türk milletinin muazzam tarihi hakkında kırk paralık bilgisi yoktur.

“Allah, Türkleri
emanetine vekil kıldı”

Hulki Cevizoğlu:  Acaba Hz. Muhammed’in hadislerinin bu millete anlatılmamasının nedenlerinden biri de, “Anlatırsak Türkiye’ye şeriat gelebilir” düşüncesinden mi kaynaklanmıştır? 
Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı: Ben bu şekilde değerlendirilmesini uygun görmüyorum. “Allah mutlaka bir kavim gönderecektir” diyor Kuran’da. “Bir zaman gelince Müslüman Arapların Allah’ın ayetlerine sahip çıkmayacağını” ortaya koyan ayetleri var. En’am suresinde bu... Bu ayeti her şeyden önce Müslüman Türk milleti, evlerine levha olarak yazdırıp asmalıdır. “Onların yerine biz bu irademizi gerçekleştirmek üzere vekil kılarız” diyor. Allah, Türk kavmini vekil kıldı.
“Bunların küfürle en ufak bir ilgisi olmayacaktır” diyor. Hakikaten Türk milletinin geçmişine bakınca Türk milletinin bu emanetten yüz çevirme hadisesi yoktur. Hz. Peygamber, “Cenabı Allah Türkleri bana yardımcı gönderdi” diyor.
Kuran’da adı geçen kavim Türk’tür. İslam alimleri bu kavmin adını koymuyor!
Hulki Cevizoğlu: Bir izleyicimiz, sizin bu açıklamalarınızı “ilerleyen zamanda ortaya çıkacak Yahudi Müslüman savaşında, Türkleri ön plana çıkarma planının parçasıdır” olarak yorumluyor ve sizi eleştiriyor.
Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı: Benim bu konuda ilmi düşüncelerim var. Böyle bir savaşın olacağı konusunda... Bu Kuran’ın ifadesidir. “Yahudilerin karşısına Anadolu’dan bir fırtına esecektir” diyor. Ben bunu bir ilahi senaryo olarak görüyorum. Bu ilahi senaryo uygulanacaktır. Bu işte Armagedon falan olarak da telaffuz ediliyor. Ancak bir planın parçası değilim.
Türkiye’de ilmin çetecileri tarafından ağzına pranga vurulan insanlardan biri de benim. (Prof. Kitapçı burada gözyaşlarını tutamıyor ve ağlıyor...)

“Zülkarneyn,
Oğuz Han’dır”

Hulki Cevizoğlu: Kuran’da geçen Zülkarneyn’in Türk olup olmadığı soruluyor. Bazıları da bunun bir kuş olduğunu ileri sürüyor.
Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı: Zülkarneyn, “Zamana hükmeden adam” demektir. Zülkarneyn, Türk kağanıdır. Oğuz Han’dır. Türk Milleti’nin ilk atasıdır. Hz. İbrahim’in torunu ile evleniyor. Soyuna İbrahimilik girmiştir. Zülkarneyn, Turan yurdunda ayağa kalkmıştır.
Hulki Cevizoğlu: Siz Turancı mısınız?
Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı: Ben Turancı değilim ama tarihi mirasımdır. Kızıl elmacıyım. Kızıl elma bir hedeftir. Peygamberin hedefi de budur.
Çanakkale, İstanbul’un fethi ve Atatürk...
Hulki Cevizoğlu: Peygambere “kişinin kavmini sevmesi ırkçılık mıdır” diye soruluyor. O da “Hayır değildir ancak kendi ırkından biri zulüm yapıyorsa buna ses çıkarmaması zulümdür” diyor.
Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı: Peygamber efendimiz kimsenin ırkını inkâr etmemiştir. Ben bu zamanda anlamıyorum etnik kimliklerin yok sayılmasını. “Bilal” dememiştir, “Bilal-i Habeşi” demiştir mesela. Habeşi onun etnik kimliğini ortaya koymuştur.
Hulki Cevizoğlu: “Malazgirt, Çanakkale, İstanbul’un fethi ve Atatürk’le ilgili hadisler de var” diyorsunuz...
Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı: Peygamberin bir Türk milleti ile ilgili bir de Türk milletinin belli başlı tarihi olayları hakkında sözleri var. Malazgirt’le ilgili hadisler var. Hz. Peygamber tabi bunun adını Malazgirt diye koymamıştır. Bir hadisinde coğrafi durumunu öyle güzel ifade etmiştir ki asıl ifadenin Malazgirt olduğu konusunda en ufak bir şüphe kalmaz.
Bir barıştan bahsediyor aleyhis selatu vesselam. “Siz Rumlarla...”, burada maksat Bizans; “sulh edersiniz. Onlar bu barışı bozarlar sonra yine savaş edersiniz. Sonra yine bozarlar. Daha sonra bunlarla tepelerle kaplı bir meydanda karşılaşırsınız.”
Burada Cenabı peygamber yaptıklarını anlatıyor. “Rumlar der ki biz kazanacağız, Müslümanlar der ki biz kazanacağız. Bu harplerde Müslümanlar zaferi kazanır. Bu kan gövdeyi götüren harplerde Rum ordularının çok fazla askeri yoktur” diyor. Malazgirt’te de yoktu gerçekten.
Hulki Cevizoğlu: Çanakkale Savaşı ile ilgili hadis nedir?
Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı: Burada da yine Müslümanların vakti zamanı geldiğinde Rumlarla yapacağı savaştan bahsediyor. “Müslümanlar ölüm kalım savaşı verecek Rumlarla... Öncü bir fedai gönderirler. Bunlar gece oluncaya kadar çarpışırlar. Neticede onlar geri dönerler. İki ordu da hiç galip değildir. İki tarafında öncü birlikleri yok olmuştur. Müslümanlar ikinci bir öncü grup daha gönderirler. Gece oluncaya kadar çarpışırlar. Ancak ikinci taraf da galip gelemez. Sonra Müslümanlar galip gelmeden dönmeyecek üçüncü bir grup gönderir. Yine galip gelemezler. 4. gün geldiğinde Müslümanlar bir kez daha hücum ederler. Allah da Müslümanlara yardım eder. Onlara çok büyük zarar verirler” diyor.
Hulki Cevizoğlu: “İstanbul’un fethi ile ilgili hadis sahih midir?” diye soruluyor.
Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı:  “İstanbul, yeminle fethedilecektir. Orayı fetheden gerçek komutan, ne ulu komutan, onun askerleri de ne ulu, ne mübarek askerler” diyor Hz. Peygamber. Sahih bir hadistir. Onun bu sözünden öte İstanbul’u bir devlet başkanı olarak taktik hedef olarak göstermesi de önemlidir.   

Fetih Kapıları
ardına kadar açıldı
Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı: Sahabiler bir gün “Biz çakmak çakmak parlayan bir taş bulduk. Kıramıyoruz, onun için de hendek kazmada ilerleyemiyoruz” diyorlar. Bunu Hz. Ömer’in oğlu anlatıyor. Peygamber efendimiz gidiyor bir kez vuruyor taşa ve “İran’ın kapıları bana açıldı. Fetih kapıları açıldı” diyor. Bir kez daha vuruyor “Rum’un kapısı da bana açıldı. Cenabı hak, kırmızı çehrelileri bana yardımcı olarak gönderdi” diyor. Kırmızı çehreliler Türkler...  Bunun gibi bir hadis daha var. “O kırmızı çehrelilere müjde olsun. İnsanlar kırılsalar da Allah onlara vaat ettiğini verecektir.” “Sizden sonra asıl müminler onlarla (Rumlarla) çarpışacaktır. Peygamber de aynen okuyor. ” Onlar Allah yolunda çarpışanlar “ diyor... Maide suresinde 54. ayetteki sözler bunlar aynen... Kuran’dan aldığı sözler var. İlahi kaynaktan rivayet edilmese, sıradan bir Arap neden uydursun bunları?


Hz. Muhammed:
Onlar altın devri yaşatacak
Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı: Araplar tüccar bir millettir. Hz. Peygamberin bu ticaret yıllarına dayanır Türklerle tanışması. Bu tanıma, tüm Arap aristokratları ve ticaret yapanları için de geçerlidir. Merhum Prof. Muhammed Hamidullah, Hz. Peygamberin Türkçe kelimeler bildiğini de bana söyledi. Hz. Muhammed döneminde İran, Bizans var... Peygamber bunların yok olacağını söylüyor. Türklere gelince, Türklere dokunulmaması gerektiğini söylüyor. Hz. Peygamber İslamiyet’in Türkler sayesinde altın bir devir yaşayacağını ifade etmiştir. İran’ı Bizans’ı karşısına almış ama, buna karşın Göktürk’lerle karşı karşıya gelmemiştir. Bu da bir yorumdur tabii... Arap milli şuuru karşısında, İran milli şuurunun karşısında bizim milli şuurumuz neden çıkmıyor? Bu milletten, geçmişinizden tarihi varlığınızdan korkmayın! Türk milleti ilahi bir görevi yerine getirmiş bir millettir.

KAYNAK 

18 Temmuz 2016 Pazartesi

Amin..

Temizlenirmi bu dünya ?

:(

Bu yüzden kal deme..! Birak; gitmek isteyen gitsin..!


Bu yüzden kal deme..!
Birak; gitmek isteyen gitsin..!


Ya sever olduğum gibi, Ya gider geldiği gibi..! ;)

Ya sever olduğum gibi
    Ya gider geldiği gibi..! 




Kur’an’a sığınmanın, İslam’a sarılmanın ve Peygamber Efendimize temessük etmenin fitneden kurtulmaya sebep olacağının bir ifadesidir.

İmtihan sebebi olan şöhret, servet, şehvet ve evlat bizi İslam’a, Kur’an’a ve Rasulullah Efendimize bağlanmaktan alıkoymamalıdır. Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem-’in: “Fitne (anarşi) zamanında kulluk (ibadet etmek), bana hicret etmek gibidir.” (Müslim, Fiten, 130; Tirmizi, Fiten 3; İbn Mace, Fiten, 14) buyruğu kulluk yoluyla Kur’an’a sığınmanın, İslam’a sarılmanın ve Peygamber Efendimize temessük etmenin fitneden kurtulmaya sebep olacağının bir ifadesidir.
Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- sahabeye hitaben bizlere fitneden kurtulmanın yolunu şöyle haber veriyor:
“İyiliklere sarılın, kötülükten de kaçının. Ne zaman; uyulan bir cimrilik, takip edilen nefsanî arzu, ahirete tercih edilen dünyalık, görüş sahiplerinin sadece kendi görüşlerini beğendiklerini görürsen, o zaman kendine bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak. Zira bütün bunlar yaygınlaşınca sabra sarılmanız gereken günlerdesiniz demektir. O günler avuçta ateş tutmak gibi sıkıntılıdır. O günlerde sizin kadar amel yapabilen bir kimseye elli kişinin mükâfatı verilecektir.” (Taberani, Mu‘cemu’l Kebir, 10394; Bezzar, el-Müsned, 3370, Mecmau’z Zevaid, 12215,12216)

Hadis-Müslim, Fiten 56




Ebû Hureyre (radıyallâhu anh) anlatıyor:
Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
“Nefsim, yed-i kudretinde olana yemin olsun ki insanlar öyle günler görecek ki öldüren niçin öldürdüğünü bilmeyecek! Ölen de neden öldüğünü bilmeyecek.”



Müslim, Fiten 56
Açıklama:
Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), hadis-i şeriflerde âhir zamanda meydana gelecek bazı fitne ve belaları, mü’minleri uyarma sadedine her zaman dikkatli ve uyanık olmaları için haber vermiştir. Bu fitne ve belalerın bir kısım örnekleri Asr-ı Saâdet’in son döneminde, Hazreti Osman ve Hazreti Ali’nin (radıyallâhu anh) hilafetleri sırasında gerçekleşmiştir. Harûrilerin hareketi, Haricîlerin hareketi, sahabî içinde bir kısım hakikatleri kavrayamamış kimselerin hareketleri, küçük fitne kıpırdanışları olmuştur. Fakat Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) bu beyanlarında o meselenin zirve yaptığı dönemden bahsetmektedir ve bu dönemde “Ölen ne için öldüğünü bilmeyecek, öldüren de neden onu öldürdüğünü bilmeyecek!” kadar insanların bilinçsiz ve cahilce bir hayat sürdüğü ifade edilmektedir.
Bu hadis-i şerif’in başka rivayetinde Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) “Nefsim, yed-i kudretinde olana yemin olsun ki insanlar öyle günler görecek ki öldüren niçin öldürdüğünü bilmeyecek! Ölen de neden öldüğünü bilmeyecek.” buyurunca orada bulunan ashâb-ı kirâm çok şaşırır ve “Bu nasıl olur?” diye sorarlar. Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) şu cevabı verir: “Bu Herçtir! (yani herç zamanında vuku bulur.) Öldüren de ölen de ateştedir.”[1]
Başka bir rivayette de o günkü, insanların aşırı hırs ve cehaletleri sebebiyle akılsızca hareket edeceklerini Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle ifade eder de;
“(O gün gelince) birbirinizi öldüreceksiniz, o kadar ki, kişi komşusunu, amcaoğlunu ve akrabalarını öldürecek." Cemaatten bazıları tekrar sorar: "Ey Allah'ın Resulü, o zaman aklımız başımızda olduğu halde mi bunu yapacağız (yoksa delirmiş mi olacağız?)" Allah Resûlü (aleyhissalâtu vesselâm) şu cevabı verir: "Hayır, bu esnada akıl kalmaz. Aşırı hırs ve cehalet sebebiyle o devir insanlarının çoğu aklını kaybeder. Bu durumda, halk içinde ortaya çıkan akıldan mahrum bir ayak takımı, öncekilerin yerine geçer."[2]
Herc
Peygamber Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) beyanlarında ‘herc’ kelimesini, Kendisinden sonra İslam toplumunda ortaya çıkacak ve mü'minlerin birbirlerini çokça öldürmeleri şeklinde tezahür edecek olan içtimaî bozuklukları haber vermek maksadıyla sıkça kullanmış ve hercin çoğalmasını kıyâmet alametleri arasında zikretmiştir.[3] Efendimiz beyanlarında ‘herc’ bir yönüyle de bir zaman dilimini veya dönemi ifade etmektedir. Bu yönüyle Efendimiz'in ifadelerinde herc dönemi; anarşi, kargaşa ve cinâyetlerin arttığı,[4] kişinin arkadaşına dahi güven(e)mediği,[5] Mü’minin mümini öldürdüğü, fitnelerin kol gezdiği bir zaman dilimidir.
Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) beyanlarında, kıyâmet öncesi yaşanacak ilmin kaybolması, cehlin artması içtimâî ve ahlâki bozuklukların bir neticesi olarak ‘herc’in de artacağını tekrar tekrar ortaya koymuştur. Dinleyiciler tarafından umumiyetle müphem bulunan ‘herc’in ne olduğu sorulunca Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm), bazan bizzat sözle: "Herç ölme ve öldürme demektir, ölme ve öldürme demektir, ölme ve öldürme demektir" diye vurgulayarak açıklarken, bazan da eliyle boyunun vurulması işareti yaparak, bu kelime ile katletmeyi kasd ettiğini belirtmiştir.
Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm) Kendisinden sonra âhirzamanda ortaya çıkacak olan bu türden mühim hadisatı onlara karşı ümmetin her an müteyakkız olması için haber vermiş ve herc’de (fitne-fesâd döneminde) ibadet ve taâtla meşgul olmayı Kendi yanında hicret etmek gibi faziletli olduğunu ifade buyurmuştur.
الْعِبَادَةُ فِى الْهَرْجِ كَهِجْرَةٍ إِلَىَّ
Herc (fitne-fesad dönemin)de ibadet etmek, benim yanıma hicret etmek gibi (faziletli)dir."[6]