Senin ekinindik, aşk orağıyla sen biçtin bizi, samandan
ayırdın, ambara çekmedesin. Bu çekiş doğruya, lûtuf
ve kereme, zerreden bütüne götürmedir.[Hz. Pir
Mevlâna]
Biz taşların, ağaçların, insanların ve alemlerin Rabbi
olanın kullarıyız. Dağları seven, yeni aya bakıp duaya
duran, “senin Rahmanla ahdin daha taze deyip”
yağmurun altında ıslanan, ağacın kendisine selâm
verdiği, çakıl taşlarının vazifesine şehadet ettiği, sıcak
günlerde bulutun gölge ettiği, alemlere rahmet olan’ın
yolunun yolcusuyuz. “Benim bir karıncaya ulu
nazarım vardır” diyenlerin “yetmiş iki millete bir gözle
bakmayan, halkın evliyâsı da olsa Hakka âsidir”
buyuranların evladıyız.
O erler ki düşeni tutar kaldırır, adam aldırmada geç
diyemez aldırırlar. Yumuşak başlı iseler kim demiş
uysal koyun olduklarını? Kesilir belki, fakat çekmeye
gelmez boyunları! Elsizdir, belsizdir, dilsizdirler amma
gezerler alemde erkekçesine…
Seccade üzerinde, cami ve tekke duvarları içine
hapsolunamaz bizim duruşumuz, cümle mevcudât
zâkir, kâinat dergâhtır bize…
Bizim gözümüzde tabiatı her yönüyle Hak Dost’un
bütün güzelliklerinin seyredildiği bir aynadır, tecellilerin
mazharıdır lakin gizli olan sırlar ancak görenedir,
köre ne…
Kainatın ahengiyle hem-aheng olup aynı ritmi vuran
bir derviş ağacın elinden tutar, halini hatrını sorar
hem ağaç ve derviş ne de çok benzer birbirlerine…
Yavaş yavaş ilerler, meyve yüklü oluncaya kadar
yavaş yavaş gelişirler. Yaprakları kökün mahiyetine
tanıklık eder ve ne tür gıda topladıklarını söyler.
Dallar kuru kaldıkça dinlendirilmiş ve mest olmuş
zahidlere benzer. Bahar melteminde zuhur eden
dostun dudağı onlara dokunduğu zaman, zahidlik
aşka dönüşür. Ve tıpkı sürgünün rüzgar sayesinde
kımıldaması ve kainatın büyük uyumu ile ahenk içinde
tutulması gibi, aynı şekilde kalp de dostun yâdı ile
sürekli olarak harekete geçirilse gerektir…
Ah dervişim aah, o dalı kırmayacak, o ağaca
kıymayacaktın…
Umut Rehberi..