Pages

Subscribe:

CEVŞEN DUASI

B

11 Ekim 2022 Salı

Ey dertli kimse 🍂🍁

 Ey dertli kimse! 🍂


🥀Belki gönül keseni doldurman için musîbete maruz bırakılıyorsundur. 


🥀Belki üzüldükçe hayra, yoruldukça menzile yaklaşıyorsundur. 


🥀Belki de sen derdin ile güzelleşiyorsun. Sakın mağlubiyet hissine kapılıp da kendini *-sabır-* nimetinden mahrum bırakma.🥀🍂


İyi akşamlar 🌺

 Bazen kelama dökemediğin sözler olur!

Söylesen hüzün söylemesen düğüm


 Bugün de öyle işte 🍁🍂


Kelama dökemediklerin resimle hikâye olur🕊️


Vakti  Akşam hayr olsun 💐.                              

23 Ekim 2019 Çarşamba

Can dedim canan dedi ..

manzara2

Sırtında bir eski hırka
Ellerinde nasır.
Bir can geldi gurbet elden
Yüzünde kahır.

Can dedim canan dedi
Dost dedim dostum dedi
Kal dedim kalmam dedi
Kalmam dedi,kalmam dedi

Yar dedim yeren dedi
Sev dedim sevmem dedi
Gül dedim gülmem dedi
Gayrı gülmem, gülmem dedi. 

Sözünde bir dertli türkü
Gözlerinde hüzün.
Bir dost geldi gurbet elden
Özünde özün.

Can dedim canan dedi
Dost dedim dostum dedi
Kal dedim kalmam dedi
Kalmam dedi,kalmam dedi

Yar dedim yeren dedi
Sev dedim sevmem dedi
Gül dedim gülmem dedi
Gayrı gülmem, gülmem dedi.

17 Ekim 2019 Perşembe

pare pare...

300x200


Hala dün gibi hatırlarım her anını anıların

Biraz hırçınım bu yüzden biraz hüzünlüdür hep bir yanım

Hala sızlar için için her biri yaralarımın

Dalgalıdır denizim bu yüzden

Biraz ıssızdır hep kıyılarım

Bir yanar bir sönerim bir ağlar bir gülerim

Pare pare buruktur hep sevinçlerim

Dağ gibi derya gibi bende acılar şahidim şarkılar

Ne zaman ümitle hayata göz kırpsam 

Çiçekler açsam kapıma dayanır sonbahar

Çok erken tanıdım çok erken tattım cilvesini kaderin

Zamansız büyüdüm şimdi kayıp çocukluk günlerim

Bir yanar bir sönerim bir ağlar bir gülerim

Pare pare buruktur hep sevinçlerim

Dağ gibi derya gibi Bende acılar şahidim şarkılar

Ne zaman ümitle hayata göz kırpsam

Çiçekler açsam kapıma dayanır sonbahar.........................(╯︵╰,)

13 Eylül 2019 Cuma

Beyhude ömrüm :(


dua eden kul resmi ile ilgili görsel sonucu

Hırçın rüzgar gibi geçti beyhude ömrüm
Her gülene kandın gittin divane gönlüm
Şimdi ağlamak vaktidir, şimdi nedamet
Şimdi ağlamazsan gönlüm kopsun kıyamet

Affet beni Allah'ım
Çoktur günahım
Affet beni Allah'ım
Pek çok gümanım

Yalçın dağlar gibi sevdan olsa da gönlüm
Her gününe bin gün daha bulsa da ömrüm
Şimdi uslanmak vaktidir, şimdi nedamet
Şimdi uslanmazsan gönlüm kopsun kıyamet

Affet beni Allah'ım
Çoktur günahım
Affet beni Allah'ım
Pek çok gümanım

9 Eylül 2019 Pazartesi

fizani....


girdap ile ilgili görsel sonucu



Mecnunun bil beni
Mecburun kıl beni
Kayboldum girdabında
Meçhulüm bul beni..

  




5 Ağustos 2019 Pazartesi

ÜZERLİK TOHUMU

Görüntünün olası içeriği: yazı


Sürekli ÜZERLİK TOHUMUNU soruyorlar.
Bu sorunun cevabı çok uzun.
Hangi faydasını anlatayım ki...
İşin manevî boyutu var ki anlatmaya kalksam bitmez. Hem zahirî hem batınî hastalıklara şifadır üzerlik tohumu.
İçteki hastalıkları temizler. Bakteri virüs parazit vs...
Bedene kuvvet verir süper bir enerji verir. Mutluluk iksiridir bu.
Serotonin ihtiva eder yani mutluluk hormonu. Vücudumuz üretemiyor her zaman. Ama üzerlikte dolu dolu var, varsın üretmesin vücut.
Üçüncü göz dediğimiz kalp gözünü açıyor.
Resulullah efendimiz sav övmüş üzerliği..
Evliyalar evlatlarına tavsiye etmişler.
"Sabahlari aç karnına 40 gün 5 er Gr üzerlik tohumu yutanların kalbinde hikmet pınarları kaynar" buyurmuş efendimiz.
Hz Mevlana :" her yer karanlık oldu. Üzerlik tohumu karanlığı dağıttı ortalık apaydınlık oldu" demiş. Hikmet ehli zatlar bilirler üzerligin kadrini kıymetini..
Psikolojik hastalıkların cümlesine tek başına yeter üzerlik tohumu. Başka ilaç kullanmasınlar. Tabi zahirî ilaç olarak. Manevî ilaç Kur'andır, namazdır, zikrullahtır.
Ama size bişey söyleyeyim mi namaz kılmayan, Kur'an okuyamayan, zikrullaha devam edemeyenler kırk gün üzerlige devam etsinler. İlahi aşkın meczupları gibi her an her saniye ilahi duygularla nuraniyet kesbedecekler. Kötü enerjiler dağılıp gidince ibadet aşkı ve şevkiyle mutluluğun doruklarında olacaklar. Yerde yaşamayacaklar. Her yer bir tefekkür ufkunda Rahman'ın tecelligâhı olacak. Kur'an'ın o şerefli yakınlığına ve feyizlerine mazhar olacaklar. O zaman ibadetiin kadrini kıymetini bilecekler, hakikati görecekler.
Bizim batınımızdan gaflet perdesi kalkmamış ki. Bir açılsa...
Bir an bir saniye Rabbimizden uzak olmaya tahammül edemeyeceğiz.
Bizim basiretimizi haram gıdalarla kör ettiler. Doymadilar diş macunlarındaki florürle, sudaki klorla direk epifiz bezimize saldırdılar. Nedir epifiz bezi?
Ruh ile bedeni birleştiren, üçüncü gözün görmesini sağlayan hormonu üreten epifiz bezidir. O bez kireçleşmis bizde. Hak'tan hakikatten uzağız.
Hele üzerlik tohumu için bir göresiniz.. O bezin ürettiği maddeyi size direk olarak veriyor. Ve o bezi aktif ediyor.
Bedende zararlı ne varsa üzerlik hepsini bedenden tardediyor, kovuyor. Haramları, zehirleri, kimyasalları hepsini...
Ruh iksiridir bu. Hangisini anlatayım kurban üzerlik tohumu dedin mi bütün sular coşar.
Ne mübarek bitkidir ki nazar girmiş bedenden habis nazarı yakıyor yok ediyor. Manevî hastalara üzerliği yak tütsüsünü ver. Nazar değmişse iyileşir, cin musallat olmuşsa bedeni terkeder anında, büyünün ağırlıklarını alır atar.
Allerjik astım bronşit olmuşsa biri, kaynat tohumu buharını içine çeksin hemen nefes yolları açılır. Bu mübarek bitki mistik bir bitkidir. Eski şamanların Kam dedikleri din adamları bile kullanırlardı habis ruhları kovuyor diye. Astral seyahatlere çıkarlardı. Neyse bunları boşverin. Resulullah efendimiz sav tavsiye etmiş muhakkak ki hikmetleri vardır.
Alıntı

SEKSENLİ VE DOKSANLI YILLARDA GENÇ KIZ OLMAK

Görüntünün olası içeriği: bitki, ev, çiçek, açık hava ve doğa  

SEKSENLİ VE DOKSANLI YILLARDA GENÇ KIZ OLMAK

Bütün işler saat ona kadar biterdi.Boş oturmak diye bir şey asla yoktu. Dizi izlerken bile elişi yapardık.

Mevsim kış ise öğleden sonra herkes birbirine gezmeye giderdi. Öyle şimdiki günler gibi hazırlık yapılmazdı. Ya çatkapı gidilir, yada yarım saat önce çocuk gönderilerek müsait iseniz size oturmaya geleceğiz denirdi.

Misafir gidilen evde genç kız varsa gezmeler güzel olurdu. Anneler sohbet ederken kızlar mutfakta ikramlıkları hazırlardı. Hemde sohbet ederdi. Sohbet konuları, magazin, televizyon ve dünürcüler olurdu en çok.

O zaman kızların sevgilisi olmazdı. Sevdiği olurdu. Buluşma, elele tutuşmak falan olmazdı. Uzaktan bakışma, mektuplaşma olurdu sadece. Ailesi bilmez, çok yakın arkaşı bilirdi sadece. Sakladığı mektupları annesi bulupta bir araba sopa yiyen çoktu.

Bu kızların çoğu evlenemezdi sevdiği ile.

Seksenli yılların ikramlıkları kısır, kek, kurabiye ve bisküvili yaş pasta idi. Şimdilerde bunların adı anne keki, anne kurabiyesi, anne pastası oldu.

Bizim evde yoktu ama pek çok evde kek tenceresi vardı. Bizde dört köşe midi fırın vardı. Birde davul fırınlar vardı ki, kocaman tepsisi ile yapılan kek sülaleye yeterdi.

Annelerimiz börek çörek yapardı ama kızlar pasta yapmayı severdi. Tarif isteyince bazıları vermezdi pasta tarifi, devlet sırrı gibi saklar, yada eksik tarif verirlerdi.

Doksanlara gelindiğinde ise özel televizyonlar ve gazeteler tarif vermeye başladı. Şimdiki gibi internet yok açıp bakacak.

Hafta sonu gazeteler kurabiye, pasta kitapçığı verirdi. Erkenden gidip alırdık yoksa tükenirdi.

Doksanlarda kakaolu ıslak kek moda oldu. Karakız pastası, kunta kinte gibi isimler verilirdi. Yaş pasta çeşitleri, değişik kurabiyeler, pasta kalıpları çıktı. Elmalı kurabiye, çiçek, kurabiye, tırtıl kurabiye.

İkramlar hazırlanır çaylar içilirdi. Anneler kızların lafa karışmasını istemezdi. Çay faslı bitince bulaşık imece usulu çabucak yıkanıp elişiler alınır, kızlar kendi aralarında, anneler kendi aralarında konuşur, hemde elişi yaparlardı.

Ne güzel günlerdi

Sunum çılgınlığı, alışveriş manyakligi yoktu. Sosyal medyadan gösteriş yapmakta yoktu. Ama insanlık vardı....(alıntı) İŞTE ÖYLE.......

Sevgide cömert ama sevdiklerimizi kırmada oldukça cimri olalım...

Görüntünün olası içeriği: bir veya daha fazla kişi ve yazı   

Mahkeme salonunda, seksen yaşlarındaki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı…
Adam inatçı bakışlarla, suskun ninenin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözlerini ve bıkkın bakışlarını süzüyordu.
Hakim tok sesiyle, yaşlı kadına:
– Anlat teyze, neden boşanmak istiyorsun?
Yaşlı kadın, derin bir nefes çektikten sonra baş örtüsüyle ağzını aralayıp, kısılmış sesiyle konuşmaya başladı:
– Bu herif yetti gayri, 50 yıldır bezdirdi hayattan…
Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu, mahkeme salonunda

Sessizlik, bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu…

Kim bilir nasıl bir manşet atacaklardı, yaşanmış 50 yılın ardından.

Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı…

Kadın neler diyecekti?

Herkes onu dinliyordu…

Yaşlı kadının gözleri doldu ve devam etti:

– Bizim bir sedef çiçeği vardı, çok sevdiğim… O bilmez… 50 yıl önceydi.. O çiçeği bana verdiği çiçekler arasından kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm. Yavrumuz olmadı onları yavrum bildim. Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı. O zaman adak adadım. Her gece güneş doğmadan önce, bir tas suyla sulayacağım onu diye… İyi gelirmiş derlerdi… 50 yıl oldu, bu herif bir gece kalkıp bir kere de bu çiçeği ben sulayayım demedi. Taa ki geçen geceye kadar… O gece takatim kesilmiş uyuyakalmışım… Ben, böyle bir adamla 50 yıl geçirdim. Hayatımı, umudumu, her şeyimi verdim. Ondan hiçbir şey görmedim. Bir kerecik olsun, benim bildiğim görevlerden birisini yapmasını bekledim. Onsuz daha iyiyim, yemin ederim.

Hakim yaşlı adama dönerek:

– Diyeceğin birşey var mı, baba? dedi.

Yaşlı adam bastonla zor yürüdüğü kürsüye, o ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle, hakime yöneldi. Tane tane konuştu:

– Askerliğimi Reisicumhur köşkünde bahçıvan olarak yaptım. O bahçenin, görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim. Fadime’mi de orada tanıdım. Sedefleri de… Ona en güzel çiçeklerden buketler verdim. Yeni evlendiğimizde, boyun ağrısı nedeniyle, onu hekime götürdüm. Hekim “Çok uzun süre uyanmadan yatarsa, boynundaki kireç sertleşir, kötüleşir” dedi. “Her gece uykusunu bölüp uyansın, gezinsin” dedi.

Hekimi pek dinlemedi bizim hatun… Lafım geçmedi… O günlerde; tesadüf, bu çiçek kurumaya yüz tuttu. Ben ona: “Çiçeği geceleri sularsan geçer” dedim. Adak dilettim… Her gece onu uyandırdım ve onu seyrettim. O sevdiğim kadını, yavrusu bildiği çiçekleri sularken seyrettim. Her gece, o çiçek ben oldum sanki… dedi adam.

O yaştaki bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle,

– Her gece, o yattıktan sonra uyandım. Saksıdaki suyu boşalttım. Sedef, gece sulanmayı sevmez, hakim bey… Geçen gece de… Yaşlılık… Ben de uyanamadım. Uyandıramadım… Çiçek susuz kalırdı ama kadınımın boynu yine azabilirdi… Suçlandım… Sesimi çıkartamadım… O anda gazeteciler dahil, mahkeme salonundaki herkes ağlıyordu…

Sevgide cömert ama sevdiklerimizi kırmada oldukça cimri olalım...