Pages

Subscribe:

CEVŞEN DUASI

B

23 Ekim 2015 Cuma

Aşk pazarında gamlar satılır.


Aşk pazarında gamlar satılır

Tarihimizde Rami Mehmet Paşa isminde bir devlet adamı vardır. Valiliklerde bulunmuş, üç kez reisülküttaplık, bir defa da sadrazamlık yapmıştır.



Yaklaşık on beş yıl süren Osmanlı-Avusturya savaşını sona erdirmek için Avusturya, Lehistan ve Venediklilerle yaptığımız Karlofça barışının (1699) baş delegesi olarak tarihe geçmiştir. Görüşmeleri iki buçuk ay süren bu anlaşma, malum olduğu gibi Osmanlı coğrafyasının yırtılması demek olup duraklama devrinden gerileme devrine geçişimizi de başlatmıştır. Rami Mehmet Paşa bu yırtılmanın en az hasarla gerçekleşmesine çaba sarf eden vicdan sahibi bir devlet adamı idi. Mısır valisi iken halkın şikâyeti ile Rodos'a sürülmüş ve burada vefat etmiştir. Halen Rodos Adası'nın Kumburnu'ndaki Türk şehitliğinde ebedi istirahatı sürmektedir.

Paşanın adını tarih kitaplarından başka şuara tezkireleri de sıkı sıkıya kaydederler. Çünkü devrinin ünlü şairlerinden biridir. Osmanlı devletinin en karışık ve entrikalı bir döneminde, İstanbul'da şair Urfalı Nabi tarafından yetiştirilmiş, onun himayesinde şiiri hazmetmiş ve yine onun açtığı hikmet yolunda güzel şiirler söylemiştir. İşte buyurun:

Bâzâr-ı beladır bu, gamdır satılan her gün

Alır anı bî-haddir, ammâ ki satar yoktur

Hemen hemen şöyle demek: "Bu (dünya) bir bela pazarıdır. Bu pazarda her gün satılıp duran ise yalnızca gamdır. Ne var ki bunun alıcısı sayısızdır ama bir satanı (onu başından atabilen) yoktur."

Bu beyti üç katmanda yorumlamak mümkündür.

Öncelikle pazarda alıcı çok olduğu halde satıcının görünmeyişi, evliyanın bela dolayısıyla Rabb'i tanıma silkine bir işarettir. Allah her zaman ve mekânda, her şey ve eşyada hazır ve nazırdır, varlığını bize kudretiyle ve madde aleminin suretleriyle gösterir, illa ki kulundan kendini (vuslat zamanına kadar) gizler. O halde, pazar kurulup işlemeye başladıktan sonra pazarcının kendini gizlemesinden müşteriye ne ziyan!?..

Beytin şöyle bir yorumu da akıllara gelmektedir: "Kalu: Bela" mükalemesinden (Soru: Ben sizin Rabbiniz değil miyim? Cevap: Elbette Rabbimizsin!) sonra insanoğlunun kaderi bela üzerine kurulmuş, belayı kendi istemiştir. Dolayısıyla herkes bu belanın alıcısı, yani Allah'ın takdiri dahilinde ve O'nun Rab oluşunu tasdik ile mükellefidir. Dünyada her belanın insana bir yaptırımı ve yansıması vardır. İş ki beladan rahmet devşirilebilsin, bela sayesinde yanlıştan dönülüp doğru yol bulunsun. Çünkü öyle belalar vardır ki bizim için sonunda nimete dönüşür, şerden hayır neş'et eder. Bu pazarda her gün gam satılsa ne gam!..

Beyit hakkında şöyle bir yorum da mümkündür: Yalnızca gamın satıldığı aşk pazarında müşteriler (âşıklar) daima gam satın alırlar da içlerinden hiç kimse sahip olduğu o gamı satmak istemez. Çünkü aşk, bir âşıkın en kadim ve vefalı dostudur. Kim sadık bir dosttan vazgeçmek ister ki?!.. Yüreğinde bir gam taşıyan âşık (ister sufiyane, ister beşeri aşkın gamı olsun), o gamdan güç alır, bir gün bitivermesinden korkar. Çünkü kalpteki gam devamlı sevgiliyi düşünmek demektir. Oysa bir âşık, sevgiliyi düşünmediği vakit nefessiz kalacaktır. Üstelik bu gamın sonunda mükafat da vardır: Vuslat!..

Sonunda vuslat olan bir gam ile içli dışlı yaşamak zevkten gayrı nedir ki?!..Üstelik gam, yabancı birinden değil, sevgilidendir. Sevgiliye ait olan her şey gibi değerlidir. Sevgiliden geldikten sonra gam üstüne gam, ancak nimet üstüne nimet, ihsan üstüne ihsan sayılır. Öyleyse aşk gamına çare bulmaya kalkışmak abestir. Böyle bir gamın çaresi, belki yine gam çekmek olabilir. Bu derde ilaç aranmaz, aransa bulunmaz, bulunursa âşık sevgiliden ayrı ölür, sevgiliden ayrı ölene ise âşık denilmez. Âşık, gönlü bir harabeye dönesiye kadar bu gama aşinalık gösterir. Çünkü aşk ile viran olmayınca abat olmak mümkün değildir. İşte buyurun, yine Rami Mehmet Paşa söylemiş:

Dil harâb-âbâd-ı âlemde aceb virânedir

Eksik olmaz derd ü gam gûyâ ki mihman-hânedir

Bu dahi neredeyse şöyle demeye gelir: "Gönlüm, dünya denen şu köhne şehirde bir viraneye döndü. Sanki bir misafirhanedir de, içinden hiç dert ve gam eksik olmuyor."

Gönlünü dert ile gam arasında her an nöbetleşe kiraya veren bir âşıkın gönül evi nasıl imar edilsin ki?!... İçinden hiç kiracısı çıkmayan evin tamiri elbette mümkün değildir. Üstelik bu dert ve gam, sanki birer külhanbeyidir de misafir oldukları eve avanelerini (keder, gözyaşı, bela, sıkıntı, hüzün, acı vb.) de toplayıp getirirler. Hane sahibinin gelene git demeye mecali de, niyeti de yoktur nasıl olsa!.. Dert ve gam katmerlenince âşık bundan şikâyet edecek değildir. Çünkü o, bir mümindir, "Belanın en şiddetlisi peygamberlere, sonra velilere isabet eder" hadis-i şerifini iyi bilir, geceleri uykusuz geçirerek kendi aşk belasının şiddetini arttırmaya çalışır. Yoksa neden "Elhamdülillah alâ külli hâl (Her hal için Allah'a şükürler olsun)!" denilmiş olsun ki!..


İskender Pala
i.pala@zaman.com.tr


9 Ekim 2015 Cuma

Sübhane Rabbiye'l-Âla ..ღ

 


Vicdan barındıran bir el..!
için de merhamet olan bir yürek..!
ve gülüşünde samimiyet taşıyan bir yüzden güzeli yok..!✔

Ben ne bilirdim bakmayı ..?

Göz verdin de baktım Rabbim !..
Madem öyle, hamd de sana, şükür de sana ..!

Diyorlar ki;
Güzel bir şey söyle bana !..
Daha güzel bir şey yok ki;
Sübhane Rabbiye'l-Âla ..ღ


6 Ekim 2015 Salı

Gözümden Gönlümden Düşen Düşene ...

Zikrin ateşinde


yolda_uyu
Tut ki yoldan uzaktayım, uykudayım, gafletten uyanamamışım; ama uyuyanlara da gizli bir seyir bağışlamaz mısın Sen!” böyle buyurmuştu aşıkların sultanı efendimiz; bu müjdeden cesaretle araya dünyanın girdiği koca bir ihmalle titredi, elini eline alıp biat ettiğinde verdiği sözün ateşiyle yanıyordu.
Hatırımdan çıkmaz asla ahd-ü peymânın senin
Âşıkı mahveylemek mi lûtf û ihsânın senin

Hazreti azizin öperek yüzüne gözüne sürdüğü zeytin tesbihi kaç zamandır sakladığı derviş çeyizinden çıkardı; tarif edildiği üzre, gülbahçesinden derin bir soluk devşirdi, başını sağa doğru çevirdi: “Laaaa ilâhe…” ahenkli bir edâ ile yavaşça sola doğru salındı, “illallaaah” ve hapsettiği son nefesi de kalbin üzerine sapladı. Tâ böylece 165 gürz darbesi indirip başını ezdiğini hayal ediyordu, nice bin günaha salan nefs-i emmarenin kahr u perişan olması niyyetine…
Nîce mecrûh eylediyse rûhunu emmâre nefs,
Sen de gürz-i zikr ile döğ başına eyle kısâs

Audio Player
Elinde silahıyla harp meydanındaydı, sulhü olmayan bir savaşta… Düşmanın sakin duruşuna aldanmayıp başını ezmeye devam etti;
Ejderhâdır nefs kim demiş öldüğünü
Ortam müsait değil ondan bu ölgünlüğü

Her bir darbede Hakkın hatrını yıkıp ettiği hatalar, unutuşlar, isyanlar, günahlar gelip geçti gözünün önünden, “o sözü nasıl söylemişti, o zehirli bakış kimeydi, elini kaldırdığı çocuğun suçu neydi!” cümlesi bir bir ezildi tevhid kılcıyla, yıkandı sonra pişmanlık yaşıyla…
Tesbih boşalıp ateşi sönen zikrin lezzeti damağında kaldığında, deprenmeden dil dudak, dilber perdeyi kaldırıp cemalini arz-ı didâr ile fısıldadı:
“Şol birliği hürmetine seni de BiR eylesin Ya Vâhidû Yâ Kahhâr!”

[UMUTREHBERİ KİTABI’ndan]

Ummandan inciler

Andolsun ki sizin için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı uman ve Allah’ı çok zikreden kimseler için Allah’ın Resûlünde güzel bir örnek vardır. [Ahzâb:21]
Akla sen gelirsin güzel denince
Senden daha şirin doğmadı bence
Bütün kusurlardan arıtılmışsın
Sanki yaratıldın kendi gönlünce

Altı asırdır dillerden düşmeyen bir şiirden, Kaside-i Bürde’den gönlümüze düşenleri, gönlümüzden çıkmayanlarla paylaşmak muradındayız. Çün Bûsîrî hazretleri bu kasîdesinde Hz. Peygamber’in aşkıyla coştukça coşmuş ve bir bakıma İslam’ın destanını yazmıştır. Öyleyse gönül konuşunca dile susmak düşer…
Dünya dedikleri nedir ki? Mayası yokluk, mutlak gerçeğe göre sadece bir hayal, gerçek saadetten uzak, envai çeşit elem ve kederle ağzına kadar dolu küçücük bir cisim. Bundan ortaya çıkan ihtiyaçların, zaruretlerin, hatrına dünyânın yaratıldığı O Sultân’ın meylini çekmesine imkan ve ihtimal var mıdır? Değil dünyanın zaruretleri, dünyanın kendisi hatta dünyanın içinde bulunduğu kainat bile varlığını O’na borçludur. O olmasa bu varlık hayat bulamazdı.
kaside_burde
Ya şefia’l müznibîn, yâ rahmeten li’l-alemîn
Katre-i nurundan olmuş halk-ı eflâk u zemîn

Audio Player
 Ve keyfe ted’û ile’d-dünyâ zarûretü men
♥ Levlâhü lem tahruci’d-dünyâ mine’l-‘ademi
Kendisi olmasaydı, dünyanın yokluktan varlık alanına çıkamayacağı bir zat-ı şâhanenin çektiği sıkıntı, görünüşteki yoksulluğu, O’nu dünyaya nasıl bağlayabilir ki…

Dünya ne oluyor ki, O ona muhtaç olsun
Dünya O’na muhtaç ki, O’nun için değil midir varoluşu, yokluktan çıkışı?
***
Vahdet sarayına mahrem olanın,
İlhamını dâim Arş’dan alanın,
Hatrına dünya yaratılanın
Hak’dan başkasına meyli mi olur?!
O en büyük hazzı kullukta bulur
***
Muhammed batında hem de zuhurunda güzeldi,
Az bir kuvvetten başka dünyada meyli olmadı,
Duruşuyla, gönüllerin en zengini ve en kanaatkârıydı.
Bazen gizli bazen açıktan, âlemin süslerini reddetti,
Ne bir an ne de bir zaman dünyaya el açmadı,
Nasıl çağırır dünya O’na muhtaç,
Zira, O olmasaydı dünya yokluktan kurtulamazdı

Fahr-i Cihân Efendimizin cihana gelmesi mukarrer olmamış olsaydı, dünya yokluk deryası içinde madum ve ebedi yokluk mühriyle mahtum ve mektum olurdu. Hadisi Kudside levlake levlak lema halaktul eflak (Habibim Muhammed, sen olmasaydın ben alemleri yaratmazdım buyrulmuştur)
İsrâ gecesinde Cenab-ı Mevla, Resulü Ekrem’e şöyle ferman eylemişti:
– Halaktehu li-eclik  خلقته لاجلك
(Bu gördüğün kevn ü cihânı senin için halk ettim)
Resul Ekrem Efendimiz cevaben şu cümleyi arz etti:
– Terektehu li-eclik  تركته لأجلك
(Ey Rabbim! Ben de senin için terk ettim)
“Bilâ harf u savt” duyanlar duydu…
Deprenmeden dil dudak, sözü işiten gelsin…
♥ Muhammmedün seyyidü’l-kevneyni ve’s-sekaleyn
♥ Ve’l-ferikayni min urubin ve min acemi
Hz. Peygamber iki dünyanın övüncü, insanların ve cinlerin, Arap ve Arap olmayan her iki kesimin de efendisidir.

O ism-i pâkin muhatabı olan ferman-ı levlake’nin bastığı toprağın her zerresi göklere gıpta ettirecek bir iftihar olanın, O Cenab-ı Girdigâr’ın mahbubu, O alemlerin Rabbinin Habibi, O iki cihandaki sırların kâşifi, O kainatın karanlıklarını aydınlatan nurların nâşiri, O mahşerin dehşet veren gününde her günahkarın şefaat umudu, Muhammed Mustafa Ahmed-i Muhtar(sav) ki ezeli ve ebedi bütün selamlar, sonsuz salat ve dualar, sığınma yerimiz olan risaletinin üzerine olsun.
O’nun adı anıldığında hikmet ummanı coşar dalgalanır, O şefaat sahibinin cömertliği müminlerin ve sadıkların kalplerine rahmet yağmurları gibi yağar. Zemin ve eflak devre başladığı günden beri hiçbir insan O’nun gibi Vahdaniyet’i (Birlik Sırrı) neşir ve ilân edemedi. Hiçbir insan O’nun sonsuz ve sınırsız kemâline erişemedi. Hiçbir insan bu cihanda O’nun gibi takdis olunmadı.
Kadın ve erkeklerden niceleri şu köhne dünyada bir dakika dahi boş kalmaksızın her an her saniye O’nun adını zikrederek O’na salat ü selam getirir. Böylece kalplerini saadet nuruyla tenvîr ederler. Cihânın manevi halini tecdid ve ihya ederler.
Zâtıma mir’at edindim zâtını
Bîle yazdım âdım ile âdını
buyrulmuşken O’nu olduğu gibi anlatmak hiçbir ağzın, hiçbir kalemin haddi değildir. O’nu tarif ve tavsif etmeye hangi kalem kâfi, O’nu tezekküre hangi akıl ve deha kadir olabilir? Bu babda aczini izhâr da bir fazilettir.

Bu dünyanın ve öte dünyanın, göze görünür- görünmez yaratıkların,
Acemin, Arabın, bölük bölük bütün insanlığın Hz. Muhammed’dir başı
***
Hz. Muhammed (sav) Hakk’ın sesidir,
Her iki dünyanın efendisidir.
Arap-Acem O’nun bir bendesidir.
Zaman o gül gibi gül görmüş değil
Sen de o güzelin önünde eğil!
***
Muhammed kurtardı bizleri kaydırıcı sapkınlıktan,
O’dur bize cömertçe ikram eden cömert kişi,
Kalbin ölüşü can bulur hidayetinin nuruyla,
Farz olan övüncümdür, onu sevmeyi seviyorum
Yarın kıyamet gününde “bana yaklaş” der belki,
Muhammed âlemlerin, insanların ve cinlerin Efendisidir,
Arap’ın ve Arap olmayan bütün fırkaların da Efendisidir,

♥ Hüve’l-habîbü’l-lezî türcâ şefâatühü
♥ Li külli hevlin mine’l-ehvâli muktehımi
En şiddetli korkuların sığınma yeri Fahr-i Âlem, Nebi-i Zîşân, Habib-i Yezdân (sav) efendimizin şefaatini umut etmektir. O korkular insana öyle hücum eder, öyle saldırır ki küçük düşürür.

İnsanın aklı ne kadar parlak ve büyük ise dünyada ve hatta ukbada onu bekleyen tehlike de o kadar büyük olur. Bu tehlikenin farkında olmayan gafiller için sonuç vahimdir. Dünya hayatında insanın asla peşini bırakmayan üç azılı düşmanın; nefis, şeytan ve şeytanlaşmış insanların hileleri müslümanın attığı her adımda binlerce pusu gibidir. Bu tuzak ve tehlikelerle yaşamak durumunda olan insan, karanlıkları aydınlatacak tek meşalenin zekâsı olduğunu zanneder. Oysa zekâ istikbâlin karanlığını, geleceğin belirsizliğini keşfetmekte acizdir. Hangi kararın müteselsilen hangi sonuçlara yol açacağına dair ince sınırları anlamakta naçizdir.  İşte bundan dolayı günah vartasına düşmemek, hatalardan korumak, iki cihan saadetine erişmek için tek çare şeriat-ı garra’nın yüce hükümlerinin kabul ve icrası, vesile-i şefaat-i Ahmedî umududur. Merhamete, vicdana, mantığa dayalı adaleti olan her insaf sahibi Kur’an-ı Azim’in herhangi bir sayfasını açıp okusa oradaki emir ve hikmete göre hayatını düzenlese musibetleri def etmeye saadetlere nâil olmaya muktedir olur, bi iznillah…
O öyle sevgili bir peygamberdir ki (kıyamet günü) dehşetli korkulardan herhangi biri hücum ettiği zaman O’nun şefaati umulur.
Her yönden hücum eden korkunun türlüsünden
Ancak O Sevgili kurtarabilir bizi, O’nun merhameti, O’nun şefaati
***
Hakk’ın Habibi’dir dertlere derman,
Şefaat yetkisi elinde ferman,
İmdada yetişir dilediği an!
Mahşeri andıkça sarar bir sızı,
Kurbanın olayım unutma bizi.
***
Muhammed’in şeriatı duruşuyla yücedir.
O emindir ve Ona uymak, kulun emniyetidir,
O bir kahramandır ki ululuğu yayılmıştır,
O şecaatte kahramanlıkları aşmıştır,
Topluluğu çağırdığında icabet edilendir,
Muhammet şefaati arzulanan Hakk’ın sevgilisidir,
Bütün korku ve sıkıntılar Onunla yok edilir.

♥ Ve küllühüm min Resûlillahi mültemisün
♥ Gürfen mine’l-bâhri ev reşfen mine’d-diyemi

Enbiyânın hepsi de Allah Resulünün irfan ummanından bir avuç veya kerem yağmurundan bir yudum su talep ederler.
Fahr-i Kâinat efendimize verilmiş en büyük mucize Kur’an-ı Kerim’dir. O Allah’ın kelâmıdır. İçindeki anlam derinliği okyanuslar gibidir. Hakikat ve batınını idrak; insan algısının ötesindedir. Bahşettiği saadet, feyizler saçan yağmurlar gibidir. İşte bu yüzden kendileri de vahye mazhar olmalarına rağmen enbiyayı kiram, göklerin ve yerin sultanı olan Efendimiz hazretlerinden kerem ve hikmet ister, O’nun sonsuz ve sınırsız nurundan bir parça beklerler. Gerçi bir avuçluk beklenti az gibi görünüyorsa da o bir avuç eğer Kur’an’ın irfanından, hikmetinden, kereminden saçılıyorsa bir deryâ olacaktır.
Ve hepsi umar ve bekler, Allah’ın Resûlundan;
Denizinden bir avuç su; 
yağmurundan bir damla su yollamasını..
***
Bütün nebilerin sensin ulusu,
İrfan denizinden avuç dolusu
Kerem sağanağından bir tek yudum su
İstiyorlar senden yâ Resûlallah!
Sunuver kansınlar, elhamdülillah.
***
Muhammed’den nur ehli nurlarını alır,
O’nun ilminde bütün insanların ilmi kaybolmuştur,
O’nun yeri kutsanmıştır, hazret olmak ona uygundur,
O’nun ulvî mertebesine ulaşmaktan ümitleri kestiler,
Miraç’ta imamlık yaptı onlara arkadaş oldu
Bütün Allah resülleri hepsi ricada bulundular,
Denizinden bir avuç ve yağmurundan bir yudum içmek için

pbuh
Ey müminler! Ey istikamet sahibi olan güzel bahtlılar!

O Fahr-i Kâinat baştan başa güzellikle kaplanmış, tebessümle nişanlanmıştır. Şimdi sen O sultanın hatrına, Halık’a kulluğa mâni, mahlukata hizmeti kesintiye uğratan lezzetlerden kesil de O irfan okyanusuna, arzu ettiği kadar salat ve selam getir, dilediğin kadar medhet, böylece kendini ihya etmiş, aslına yaklaşmış olursun.

5 Ekim 2015 Pazartesi

Canını aşk yoluna vermeyen aşık mıdır ?





Canını Aşk Yoluna Vermeyen


Canını aşk yoluna vermeyen aşık mıdır
Cehd eyleyip ol dosta ermeyen aşık mıdır

Aşık butasından içip nefs dileğinden geçip
Hak yoluna er seçip durmayan aşık mıdır

Dost sevgisin gönülde can ile berkitmeyen
Tul-i emel defterin dürmeyen aşık mıdır

Daim rizayet çekip halvetlere diz çöküp
Hak didarı eserin görmeyen aşık mıdır

Aşka tanışık sığmaz değme can göge ağmaz
Pervane od'a değmez yanmayan aşık mıdır

Kişi dertli olıcak derman isteyen olur
Kendi derdin dermanın sormayan aşık mıdır

İy Yunus sen dostunun cefasına katlangil
Yüreğine aşk okun vurmayan aşık mıdır

  
Yunus Emre

ACEP OLDU HALİM BU AŞK ELİNDEN




ACEP OLDU HALİM BU AŞK ELİNDEN


Acep oldu halim bu aşk elinden, 
Göremezem yolum bu aşk elinden. 

Bu kamu âlemin tacı iken uş, 
Ayaklarda kilim bu aşk elinden. 

Garip bülbülleyin zarı kılarım, 
Akar gözden selim bu aşk elinden. 

Gazel yapraklayın benzim sarardı, 
Kararıban ölem bu aşk elinden. 

Yarın mahşerde ben yırtam yakamı, 
Nice zara gelem bu aşk yüzünden. 

Niderem ben yarin vaslından artık, 
Büküldü kad balam bu aşk elinden. 

Yunus sen Tapdug'una kıl dualar, 
Deme ki; ne kılam bu aşk elinden. 

Yunus Emre 

İKİ CİHAN ZİNDAN İSE...








İKİ CİHAN ZİNDAN İSE


İki cihan zindan ise, 
Gerek bana bostan ola.
Artık bana ne gam gussa, 
Çün inayet dosttan ola. 

Varam o dosta kul olam,
Hem açılıban gül olam. 
Hem ötüben bülbül olam, 
Durağım gülistan ola. 

O dost yüzün gördü gözüm, 
Erenlere toprak yüzüm. 
Söz bilene benim sözüm, 
Gerek şekeristan ola. 

Her davadan geçen kişi,
Hak’tan yana uçan kişi. 
Aşk şarabın içen kişi, 
Geh esrik geh mestân ola.

Henüz iki cihan benim, 
Zindanda görür bu gözüm.
Senin aşkınla bilişem, 
Gerek hâsül hastan ola. 

Kördür münâfığın gözü,
Yarın kara kopar yüzü.
Halkın bana acı sözü, 
Gerek şekeristan ola.

Her dem yüzüm yere vuram,
Allah'ıma şükür kılam.
Ben benliğim dosta verem,
Ne dâvâ-yi destan ola.

Burda iken açgıl gözün,
Der önüne kendi özün. 
Yunus senin işbu sözün,
Âlemlere destan ola.

Yunus Emre

2 Ekim 2015 Cuma

İkizler Burcu’nun Aslında Bir Kedi Olduğuna Dair 30 Kanıtmış :))))

Güzel güzel otururken ve ortada hiçbir sebep yokken bir anda trip tırmıkları yiyor musunuz?
Tam ayrılma kararı almışken türlü sevimliliklerle sizi tekrar kendine bağlıyor mu?
Ne onunla ne de onsuz bir hayat düşleyemiyor musunuz?
Tüm günü onunla geçirdiğiniz halde hiç sıkılmıyor musunuz?
En üzgün olduğunuz anlarda yanağınızda hep onun patisini mi buluyorsunuz?
Çünkü o hep diğerlerinden farklı mı?
En az 3 soruya ‘’evet’’ cevabı veriyorsanız panik yok, kedidir kedi.



1. Her an herkesle flört halindelerdir.

2. Yüz verirsin tepene çıkarlar.

3. Özgürlüğüne düşkündürler.

4. Karizmayı asla çizdirmezler.

5. Ruh halleri gün içinde değişkendir.

6. Eğer sizden bir şey istiyorlarsa onu yaptırana kadar istemeye devam ederler.

7. Her an her yerde uyuyabilirler.

8. O istemedikçe asla kendini sevdirmezler.

9. Çabuk sıkılırlar.

10. Yetenekli ve yaratıcıdırlar.

11. Evde her şey onların istediği gibi olsun isterler.

12.Asla kin tutamazlar, öfkeleri hemen geçiverir.

13. Yalnız kalmaktan hoşlanmadıkları gibi yalnız kalmaya da sık sık ihtiyaçları olur.

14. Her ne kadar dengesiz olarak bilinse de, denge onun işidir.

15. Laubalilikten hiç hoşlanmazlar.

16. Kitapları onların en değerli eşyasıdır.

17. Hiçbir şeyden geri kalmak istemezler.

18. Nasıl yapılacağını 1 kere gösterseniz yeter, sonrasında sizden bile daha iyi iş çıkaracakları kesindir.

19. Denemekten asla vazgeçmezler.

20. Temizlik yapayım derken evi daha da beter ederler.

21. Baydırana kadar sevilmek isterler.

22. O neşeli halinden bir anda eser kalmaz, tüm kara bulutları üstlerine çekebilirler.

23. Romantiklerdir.

24. Bir ortamdan sıkıldıklarında kendi başına eğlenecek bir şey mutlaka bulurlar.

25. Karşı cinsin ilgisini çekmek için her yolu denerler.

26. Kendileriyle başı hep derttedir.

27. Sinsi ve meraklıdırlar.

28. Karşı cinste hep bir farklılık ararlar.

29. Zor zamanlarda teselli bulacağınız en iyi arkadaştır.

30. Bir değil, iki değil,  bir sürüdürler.

Bonus: Kim ne derse desin, onların herkesi seven kocaman bir kalbi vardır…






1



ikizler_1

2

ikizler_2

3

ikizler_3

4

ikizler_4

5

ikizler_5

6

ikizler_6

7

ikizler_7

8

ikizler_8

9

ikizler_9

10

ikizler_10

11

ikizler_11

12

ikizler_12

13

ikizler_13

14

ikizler_14

15

ikizler_15

16

ikizler_16

17

ikizler_17

18

ikizler_18

19

ikizler_19

20

ikizler_20

21

ikizler_21

22

ikizler_22

23

ikizler_23

24

ikizler_24

25

ikizler_25

26

ikizler_26

27

ikizler_27

28

ikizler_28

29

ikizler_29

30

ikizler_30



Bonus: Kim ne derse desin, onların herkesi seven kocaman bir kalbi vardır…



BONUS