Pages

Subscribe:

CEVŞEN DUASI

B

22 Ekim 2012 Pazartesi

AŞK KALEME DEĞİNCE - XIV-♥





 
Birazdan ayrılacağım İstanbul’dan. Çocukluk hatıralarını tozlu raflara bırakıp gurbete çıkanlar gibiyim. İçimde tarifsiz/sebepsiz bir hüzün.

Sanki gidip dönmeyeceğim, ya da döndüğümde İstanbul olmayacak. Neredeyse bir haftadır tehir ediyordum bu yolculuğu. Ama artık tehir edemem. Zira hayat ne tehir etmeye, ne de beklemeye gelmiyor.

İstemeye istemeye yükleniyorum  çantamı ve atıyorum kendimi dışarı. Aldırmıyorum yağmura, yürüyorum usul usul. Koşuşturan insanların şaşkın bakışlarına aldırmadan vedalaşıyorum İstanbul’umla..

Ah İstanbul
Yine tutamadın kendini
Ağlıyorsun
Tüm sokaklarını
Gözyaşınla yıkıyorsun
Ağla İstanbul ağla
Yalnız sokaklarını değil
İnsanlarını da yıka…

Sonra ölümsüz dizeleri geliyor aklıma üstadın:

“Kavuşmak nasıl olmaz / Madem ki ayrılık var..”

Metrodayım nihayet. Her zamankinden daha kalabalık sanki bugün. Mutsuz insan siluetleri karabasan gibi çöküveriyor ruhuma. Daralıyorum..

Kulaklığımı takıyorum ve sıyrılıyorum bu ruh halinden. Zamanda tatlı bir seyahate başlıyorum Erkan Oğur’un buğulu sesiyle:

“Bülbülüm altın kafeste
Öter aheste aheste…”

Birkaç durak sonra atıyorum kendimi dışarı. Otogardayım. Otogar her zamanki hengamesinden çok uzak. Sessiz.. Terk edilmiş bir kent gibi adeta. Hızlı adımlarla, adeta koşarcasına gidip biletimi alıyorum.

Beni İstanbul’ dan ayıracak otobüsün koltuğundayım nihayet.

Yağmur damlacıkları dövüyor camı. Ve yalnızlık biraz daha hissettiriyor kendini. Okumaya çalışıyorum ama nafile. Duygular zihnimde öylesine raks ediyor ki, okuduğum sayfanın tek bir satırını bile anlamıyorum.

Bu durumun sebebi kitapmışçasına, öfkeyle kapatıp atıyorum çantama. Ve uzanıp arkama kendimi dinliyorum.

Ne çok şey geçiyor yüreğimden bir bilsen..

Ve ne çok şey söylüyor yüreğim, dinlesen…

Yaşadığım her şeyi fazlasıyla önemsediğimi, kutsadığımı ve derinleştirdiğimi düşünüyorum.

“Dünyada aşk diye bir şey varsa bu kesinlikle benim yaşadığımdır.” diyordum.

Yanılmışım..

“Ne kadar yer tuttuysan bende, sende o kadar yerim vardır.” sanıyordum.

Yanılmışım.

Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı varken, beni Leyla eden bu sevdanın sendeki ederi bir yıl bile değilmiş

Kızıyorum kendime
İçimde savaş var
Duygularım un ufak
Duyuyor musun
Kopan çığlıkları
Ve
Yüreğimde
Can kırıkları..


Meğer
Bir lekeymişim yüreğinde
Yanımdayken sen
Zaman durmuş
Ben yitmişim
Yaklaştıkça sana
Benden uzağa gitmişim..
Ve
Sen olayım derken
Tükenmişim bitmişim


Ya sen vefasız
Çoktan unutmuşsun
Yokluğumda bile
Vurmuşsun
Yetmemiş
Bir de yeni sevda bulmuşsun
Gözün aydın olsun
Ne diyeyim
Canın sağ olsun.
Öyle ya
Ben sana can derdim..
Şimdi
Derdimi güle verdim
Haykırıyorum…


Sevdalar uslanmasın
Yağmurlar ıslanmasın..