Pages

Subscribe:

CEVŞEN DUASI

B

20 Ağustos 2013 Salı

SAFIMIZ BELLİ OLSUN ..

   

Bilteci'den kızı Esma'ya veda
mektubu
Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan)
liderlerinden Muhammed el-Bilteci,
Rabiatul Adeviyye Meydanı'nda
keskin nişancılar tarafından
öldürülen 17 yaşındaki kızı Esma'ya
veda mektubu yazdı.

Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan)
liderlerinden Muhammed el-Bilteci,
Rabiatul Adeviyye Meydanı'nda
düzenlenen darbe karşıtı
gösterilerde keskin nişancıların
kurşunu ile hayatını kaybeden kızı
Esma'ya hitaben mektup yayımladı.
Bilteci'nin sosyal paylaşım
hesabında yayımladığı kızı Esma'ya
olan duygularını anlatan mektupta
şu ifadelere yer verildi:

"Sevgili kızım ve değerli
öğretmenim...

Sana elveda demiyorum bilakis yarın
görüşmek üzere. Başı dik tuğyana
isyan ederek yaşadın. Tüm engelleri
redderek hürriyete sınırsızca aşık
oldun. Bu ümmet, uygarlıkta hak
ettiği yeri alabilsin diye onu yeniden
diriltmek ve inşa etmek için sessizce
yeni ufuklar arıyordun. Akranlarının
uğraştığı işlerle meşgul olmadın. Her
zaman derslerinde birinci olmana
rağmen öğrenmeye olan açlığın
dinmedi.
Bu kısa hayatta sohbetine
doyamadım. Vaktim, mutlu olacak
ve eğlenecek kadar geniş değildi.
Rabiatul Adeviyye'de son kez bir
araya geldiğimizde, "Sen bizimle
olduğunda bile bizden ayrısın"
diyerek bana olan sitemini dile
getirmiştin. Ben de sana, "Bu hayat
birbirimize doyacak kadar geniş
değil. Birbirimize doyalım diye
Allah'tan cennetinde bize bu sohbeti
vermesini temenni ediyorum"
demiştim.

Sen şehit olmadan iki gün önce seni
rüyamda gelinlikler içinde gördüm.
Bu dünyada eşi benzeri olmayan bir
güzellikteydin. Yanıma sessizce
oturduğunda sana, "Bu gece senin
düğün gecen mi" diye sordum. Sen
de "Düğünüm akşam vakitlerinde
değil öğlen olacak" demiştin.
Çarşamba günü, öğlen vakti şehit
olduğun haberi bana ulaştığında,
senin rüyamda bana ne demek
istediğini anlamış oldum. Allah'tan
seni şehit olarak kabul etmesini
niyaz ettim. Ve şehadetin, bizim
haklı olduğumuzu ve düşmanımızın
da batılın ta kendisi olduğu
inancımızı pekiştirdi.

Son vedanda yanında olamamam,
son bir kez seni görememem, alnına
son bir öpücük konduramamam ve
senin cenaze namazını kıldırma
şerefine nail olamamam beni
derinden üzdü. Beni bunları
yapmaktan alıkoyan, ölümden veya
karanlık hücerelerden korku değil,
uğruna canını verdiğin davayı
(devrimin hedeflerine ulaşması)
sürdürebilmekti.
Zalimlere karşı başın dik (göğsünü
gere gere) direnirken gaddar
kurşunlar göğsüne saplandı ve
ruhun yüceldi. Ne kadar güzel bir
azmin ve terbiye edilmiş bir nefsin
vardı. İnanıyorum ki, sen Allah'a
verdiğin söze sadakat gösterdin,
Allah da sana verdiği söze... Öyle ki,
şehadet şerefini bize değil de sana
bahşetti.

Son olarak, sevgili kızım ve değerli
öğretmenim...

Sana elveda demiyorum bilakis
görüşmek üzere. Buluşmamız,
yakında peygamber ve ashabıyla
birlikte Havz-ı Kevser'de olacak.
Sonsuz kudret ve hükümranlık sahibi
Allah'a yakın, O'nun nezdinde
değerli ve şerefli bir konumda.
Ayrılmamak üzere, birbirimize
doyma temennilerimizin
gerçekleşeceği bir buluşma..."

*****************
SAFIMIZ BELLİ OLSUN ..

Kral Nemrud İbrahim peygamber’in ateşte yakılması emrini verdikten sonra meydan yere odunlardan büyük bir yığın yapılmış. Odunları tutuşturmuşlar sonra. Alevler o kadar yükselmiş ki bulutların tutuşacağını sanmış çocuklar. Korkmuş kaçmış bütün hayvanlar. İbrahim Peygamber’i mancınıkla ateşin tam orta yerine atacaklarmış askerler. Atacaklarmış ki Nemrud’un ne güçlü bir kral olduğunu anlasın, görsün; bir daha ona karşı gelmesin İbrahim Peygamber.

Bu sırada bir karınca ağzında küçücük bir damla su ile koşa koşa gidiyormuş. Hem de boyu göklere varan cehennemi ateşe doğru. Gökte uçan ve gagasında ateşe atmak üzere bir dal parçası taşıyan bir kartal onun bu telaşını görüp sormuş hemen yanına yanaşıp: “Bu acelen niye? Nereye böyle?”

Ağzında bir damla su taşıyan karınca o bir damlayı ellerinin arasına alıp, “Duymadın mı” demiş. “Nemrud, İbrahim Peygamber’i ateşte yakacakmış. İşte ateşin olduğu yere su götürüyorum.”

Bu sözleri duyan kartal kendini tutamayarak uluorta kahkahalarla gülmeye başlamış. “Sen şu ateşe dönüp yüzünü hiç bakmadın mı?” diye sormuş. “Ne kadar büyük. Senin bir damla suyun ona ne yapabilir ki?”

Su taşıyan karınca, “olsun” demiş. “Hiç olmazsa safımız belli olur.”