Pages

Subscribe:

CEVŞEN DUASI

B

4 Mart 2016 Cuma

En Ünlü 9 Aşk Mektubu



1. Hürrem Sultan'ın, I. Süleyman'a yazdığı mektuplar

Rabbim seni hatalardan, kusurlardan saklasın. Ben aciz kulunuzu sorarsanız canım sultanım, ne gecem gece, ne de gündüzüm gündüzdür. Sizin gibi bir padişahtan ayrı kalmak, beni mahvetmiştir. Vallahi ayrılık acısından yanıp bitmişim. Vallahi dünyada tek dileğim size tekrar kavuşabilmektir. Yoksa benim ızdırabımı anlatmaya ne söz kâfidir ne de kalem. Bir daha görmek nasip olur mu ki sizi? Bir kere daha sürebilsem yüzümü ayağınıza keşke. Beni unutmanızdan korkarım devletli sultanım. Eğer beni unutursanız biliniz ki o gün ben ölürüm. 

Sana kavuşabilmek için sabahlara kadar dua etmekteyim. İçimi yakan dudaklarına bir daha dokunabilir miyim diye avazım çıktığı kadar Allah'a yalvarmaktayım. Fakat sana kavuşmak en büyük dileğimdir. Sen, gamlı, kederli yüreğimin tek ilacısın.




2. Napolyon Bonapart'ın, eşi Joséphine de Beauharnais'e yazdığı mektuplar

Bir tek günüm bile geçmedi yüreğimde senin sevgin olmadan, bir tek gecem bile geçmedi seni kollarımla sarıp sarmalamadığım, beni yaşamımın ruhundan uzaklaştıran zafer ve tutkuya lanet etmeksizin bir tek fincan çay bile yudumlamadım. İş güçle meşgulken, orduları komuta ederken, savaş meydanlarını aşarken, benim tapılası Josephinem, hep kalbimin tahtında oturuyor, zihnimi meşgul ediyor, düşüncelerimi alıp uzaklara götürüyorsun.

Ruhum üzgün, yüreğim köle, hayal gücüm beni korkutmakta. Beni fazla sevmiyorsun ve belki de birgün gelecek beni hiç sevmeyeceksin. Bunu söyle bana, hiç değilse acıları hak etmiş olurum. Sevdiğim,çekindiğim, içimde beni doğaya çağıran tatlı duygular, yıldırım gibi beni ateşleyen hayatımın kadını, acısı, tatlısı, umudu ve ruhu, hoşça kal!

Senden ne bitimsiz bir aşk istiyorum, ne bağlılık, yalnızca gerçeği, uçsuz bir açık yüreklilik istiyorum senden. “Seni eskisi gibi sevmiyorum” diyeceğin gün akşamın ya da yaşamımın son günü olacak. Hoşça kal! 




3. Franz Kafka'nın, Milena'ya yazdığı mektuplar

Seni kaybetmekten o kadar çok korkuyorum ki Milena. Bazen düşünüyorum da eğer gerçekten insanlar mutluluktan ölebilselerdi benim çoktan ölmüş olmam gerekecekti ama ben aksine mutluluk sayesinde tekrar hayata döndüm.

En şaşırtıcı olan bana gelme isteğin. Yanıma inersen kör olursun, batarsın dibe. Sen başını dik tutmak için çırpınacaksın. Gücünü sonuna kadar kullanıp parçalanırsın ve yok olursun. Benim olduğum yerde ne mutluluk ne de iyilik var. Oraya bırakılmışım ve senin yurdunun savaş öncesi bunaklarına dönmüşüm.

Yeryüzünde tam olarak bildiğimiz şeyler çok azdır ama şunu iyi biliyoruz ki ikimizde: “biz hiçbir zaman birlikte olamayacağız” . Yarın yataktan kalkamayacağımı bildiğim gibi. Bu kalkma işi insan iradesinin de üstüne çıkıyor galiba.




4. Frida Kahlo'nun, Diego Rivera'ya yazdığı mektuplar

Hiçbir şey ellerinle kıyaslanamaz, hiçbir şey gözlerinin altın-yeşili gibi değil. Vücudum günlerdir seninle dolu. Sen gecenin aynasısın. Şiddetli bir şimşek çakışı. Toprağın nemi. Koltuk altlarının oyuğu benim sığınağım. Parmaklarım kanına değiyor. Tüm sevincim çiçek çeşmenden fışkıran hayatı hissetmek ve sana ait tüm sinir yollarımı bununla doldurmak.

Sen sayıların tüm kombinasyonlarısın. Hayat. Dileğim çizgileri şekilleri tonları hareketi anlamak. Sen gerçekleştiriyorsun ve ben alıyorum. Sözün boşlukta seyahat edip benim yıldızlarım olan hücrelerime ulaşıyor, sonra senin hücrelerine gidiyor ki onlar da benim ışığım.




 5. Stendhal'in, Mathilde Dembowska’ya yazdığı mektuplar

Çok mutsuzum, galiba gün geçtikçe sizi daha çok seviyorum. Sizse artık bana es­kiden gösterdiğiniz en basit dostluğu bile göstermiyorsunuz. Aşkımın son derece çarpıcı bir kanıtı var. Bu da sizinle birlikteyken içine düştü­ğüm, kendi kendime kızmama neden olan, ama bir türlü üstesinden gelemediğim sakar­lık. Salonunuza gelene kadar cesaretim yerinde, ama sizi görür görmez titremeye başlı­yorum. Sizi temin ederim ki başka hiçbir kadın uzun süredir bu duyguyu uyandırmadı bende. Öylesine mutsuz ediyor ki beni neredeyse artık sizi görmemek zorunda kalmayı ister oldum ve aldığım kararlara karşın her gün sizin evde bulunmamak için ihtiyatlı olmayı düşünmeye ihtiyacım var.

Yarın gidiyorum, sizi unutmaya çalışacağım, eğer elimden gelirse, ama pek başaramıyorum.



6. Paul Eluard'ın, Gala'ya yazdığı mektuplar

Güzelim, taparcasına sevdiğim, özlüyorum seni ölesiye. Her şey bomboş, elbisele­rin var yalnız sarılabileceğim. Bedenini, gözlerini, ağzını, bütün varlığını özlüyorum se­nin. Biriciksin sen, çok eskilerden beri seviyorum seni. Çektiğim sıkıntıların hiçbir önemi yok. Aşkım, aşkımız onları yakıyor. Geri geldiğinde seni öyle bir süsleyeceğim ki. pijamalarının ölçüsünü ver bana. Edinilebilecek her şeyi, var olan en güzel şeyleri istiyorum senin için. 

Olabildiğince kısa sürsün yokluğun. Çabuk dön. Sensiz bir hiçim ben. Bütün öbür arzuları düşümde yaşama geçiriyorum. Sana karşı duyduğum isteği, gerçekliğin içinde yaşama geçiriyorum.




7. Honor De Balzac'ın, Madame De Berny'e yazdığı mektuplar

Mutsuzsunuz, biliyorum bunu. Oysa ruhunuzda sizin bilmediğiniz ve sizi hala ya­şama bağlayabilecek zenginlikler var. 

Karşıma çıktığınızda, mutsuzluğu yüreğinden kaynaklanan bütün insanlardaki o çekicilik vardı üstünüzde. Ben acı çekenleri peşinen severim. Böylece melankoliniz be­nim için büyülü bir güzellik, mutsuzluklarınız benim için bir çekicilik haline geldi ve bütün düşüncelerim ruhunuzun hoşluklarını gösterdiğiniz andan başlayarak bendeki sizinle ilgili tatlı anılara bağlanıverdi elimde olmadan. 

Hoşça kalın Madam. Buraya mektupları bitiren sıradan sözler yerine, bu yere ben ruhumu koyuyorum bütünüyle, lekesiz bir ruh, kusursuz bir ruh, kabul edilebilecek en saf armağanlardan biri olarak size sunmaya cüret ettiğim bir ruh. Hoşça kalın. 




8. Ahmed Arif'in, Leyla Erbil'e yazdığı mektuplar

Kulluğum, divaneliğimle ellerini, gözlerini öperim. Öpüyorum ama doyamıyorum. Mutluluk ya da cehennem bu galiba. Sana doymak, korkunç ahmaklık olur. Hadi gel...

Gözlerimi öptüğün bir gerçek mi? Onların dudaklarına layık olması için, ne yapayım bilmem ki, korkunç azaptayım. Öylesine, hülya, kutsal ve uzaksın ki...Allah kahretsin beni.

Sabah gözlerimi sana açarım. Akşam, uykularımı senden alırım. Nereye, ne yana dönsem karşımda mutluluğun o harikulade baş dönmesini bulurum.

Böyleyken gene de şükretmem halime, hergelelik, açgözlülük eder, seni üzerim. Aklıma gelmez ki seni usandırır, sana gına getiririm. Sana dert, sana ağırlık sana sıkıntı olurum. Nemsin be? Sevgili, dost, yar, arkadaş... hepsi. En çok da en ilk de Leylasın bana. Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun. Seni anlatabilmek seni. Ben cehennem çarklarından kurtuldum.

Üşüyorum kapama gözlerini.




9. Nazım Hikmet'in, Piraye'ye yazdığı mektuplar

Sen meğerse nasıl her şeyimmişsin benim…Seni sevmek benim içimde, toprağı, suyu, güneşi, hayatı ve fikri sevmekle birbirine karıştı. Sen ciğerlerimdeki nefes, gözlerimdeki ışık, kalbimdeki çarpıntı ve beynimdeki düşünce gibisin. Neyi düşünürsem seni düşünüyorum. Neyi görsem seni görüyorum. 

Sana benim yazmak isteyip de bir türlü düsturlaştıramadığım en güzel hisleri, en kuvvetli fakat en feci şekilde sen mektubunun sonuna yazmışsın: Sen olmasan ben ölürdüm, diyorsun…Ben de öyle bir tanem. Ve bu böyle olduğu, birbirimizi bu kadar, yaşamanın manası olacak kadar sevdiğimiz için, her şeye rağmen, yaşamaya en çok hakkı olan iki insanız…Ve son nefesimize kadar, bütün dertlerimize, ızdıraplarımıza rağmen, tam manasıyla yaşamanın ne olduğunu anlamış iki insan saadetiyle birbirimize kopmaz bağımızı her gün her saat biraz daha kuvvetle öreceğiz, düğümleyeceğiz…Sen olmasan ben yaşamayacaktım, karıcığım…




0 yorum: