Pages

Subscribe:

CEVŞEN DUASI

B

18 Temmuz 2014 Cuma

GARKAD AĞACI VE YAHUDİ-MÜSLÜMAN SAVAŞI




Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), Hevâsından bir şey konuşmayan ve konuştukları vahiyden ibaret olan.' (1) bir ön-der olarak Yüce Allah'ın bildirmesi ile geleceğe dönük bazı açıklamalarda bulunmuştur. O, bu açıklamaları ile ümmetini olacak olanlara hazır-lamış ve gelişen olaylara onları motive etmiştir. Onun bu uyarılarında inanan-inanmayan herkesin alacağı pek çok ders ve ibret vardır. Zira o, Al-lah'ın son peygamberi olarak konuşmaktadır ve o, insanlık için vardır, ömrünü insanlığın kurtulu-şuna adamış insanlık sevdalısı bir peygamberdir.
Gelecekle ilgili bir takım haberleri veren fiten hadislerinin uydurma olabileceği konusunda çe-şitli açıklamalar vardır. Evet, doğrudur. Uydurma söz kalemlerinden biri de gelecek ile ilgili olan-lardır. Ancak bu husus, bu konudaki bütün riva-yetlerin kaldırılıp atılması anlamına gelmez.  Bir Peygamber ki gizli açık her şeyi bilen Yüce Allah ile iletişim kursun, O'ndan gaybla ilgili haberler alsın, gaybî haberleri ihtiva eden Kur'ân ayetlerini insanlığa ulaştırsın… Onun gelecekle ilgili bir ta-kım açıklamalarının olması da bu çerçevede im-kan dışı değildir. Bir kere o, başkalarından farklı olan fetaneti, basireti ile insan olarak geleceğe yö-nelik isabetli bir takım tahmin ve tespitlerde bulu-nabilir. İkinci olarak o, Yüce Allah'ın bildirmesi ile geleceğe yönelik bazı tespit ve açıklamalarda bu-lunabilir. Bu konuda ondan gelen rivayetleri, el-bette senet ve metin tenkidine tabi tutup cerh ve ta'dil süzgecinden geçirdikten sonra değerlendir-memiz gerekir.
Nitekim pek çok Kur'ân ayetinde Yüce Al-lah'ın kullarından dilediğini gayb konusunda bil-gilendirdiği belirtilmiştir. “Bununla beraber Al-lah, size gaybı da bildirecek değildir. Fakat Allah, elçilerinden dilediğini ayırt eder.”(2) “O bütün görülmeyenleri bilir. Sırlarına kimseyi muttali kılmaz; ancak, (bildirmeyi) dilediği peygamber bunun dışındadır.”(3) Peygamberimizin Yüce Allah ile Kur'ân ayetleri dışında iletişim kurduğu da bilinen bir husustur. Kudsî hadislerin, manası Allah tarafından vahye-dilmiş, peygamberimizce söze dökülen ifadeler ol-duğu da bir gerçektir.
Bu kısa açıklamalardan sonra konumuz olan hadise geçebiliriz: Peygamberimizin kıyamet ön-cesine dair yaptığı açıklamalardan biri de onun şu meşhur ve sahih hadisidir:
"Müslümanlar, Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Bu savaşta Müslümanlar, Yahudileri öldürürler. Sonunda bir Yahudi bir taşın, bir ağacın ardına gizlenir. Bunun üze-rine o taş, o ağaç şöyle der: 'Ey Müslüman! Ey Allah'ın kulu! İşte arkamda saklanan bir Yahudi. Gel öldür onu.' Yalnızca Garkad ağa-cı bir şey söylemez. Zira o Yahudi ağacıdır."(4)
Abdullah b. Ömer, Ebû Hüreyre ve Ebû Uma-me el-Bahilî'nin farklı varyantlarla Peygamberi-mizden rivayet ettikleri hadis, sahih bir rivayettir. Hadisin, doğrudan Kur'ân ayetleri ve diğer sahih hadislerle çelişen bir tarafı da görülmemektedir.
Hadiste geçen Garkad,  uzunluğu 1-3 metre arasında değişen patlıcangillerden, dikenli bir çalı tipi ağaçtır. Peygamberimiz döneminde, Medi-ne'deki Cennetü'l-Bakî mezarlığında bu ağaç çok fazla olduğundan oraya Bakî'u'l-Garkad adı da ve-rilirdi. Nevevî, ağacın Beytü'l-Makdis beldelerinde çokça yetiştiğini söyler. Ağaca Sincan dikeni ve Musâ ağacı da denir. Çit şeklinde bahçe ve tarla kenarlarına dikilen ağaç, dikenli metal teller gibi gürleşmekte ve herhangi bir canlının üzerinden ve içinden geçmesini imkânsızlaştırmaktadır. İsrail'in bu ağacın dikimini yaygınlaştırdığı da bilinen bir hu-sustur.(5)
Hadisin zahirî yorumuna göre taş ve ağaçların konuşması kıyamet alâmetlerindendir. Kur'ân bize hayvanların dilinden bahsettiği gibi, yerlerin ve gök-lerin konuşmalarından da bahseder. Nitekim bu-gün bilim de eşyanın dilinden bahsetmekte ve bu konuda araştırmalar sürmektedir. 
Hadiste Yahudileri arkasında gizleyecek olan ağacın dikenli olması, dikenlerinin sık olması; sakla-yacağı Yahudilerin zararlı ve işlerinin son derece ketûm olmalarına işaret ediyor da olabilir. 
Öte yandan hadis, Yahudileri saklayan ağaç ve taş ile onlara kol kanat geren, onlara destek çıkan kimi taş kalpli -odun kafalı güçlerin bile, Yahudilerin acımasızlıklarına tanık olup onlara destek çıkmak-tan vazgeçeceğini, geriye onları destekleyen tek bir gücün kalacağı, onun desteğinin de uzun vadede bir şey ifade etmeyeceğine işaret ediyor gibidir. Zira gelişen teknolojik imkânlarla bugün taşların ve ağaçların ardına saklanmış bulunan küçücük can-lıların bile tespiti zor olmamaktadır.
Hadisi, Müslümanları Yahudilere yönelik bir soykırım çağrısı olarak değil, onlara karşı bir uyarı olarak görmek gerekir. Peygamberimiz, bu söz-leriyle Yahudileri zulüm ve şer odağı olmaktan sakındırmaktadır. Nitekim bu sözlerin sahibi olan Peygamberimiz, Medine'de oturmakta olan Yahudi kabileleriyle anlaşma imzalamış, onlar anlaşma-larını bozuncaya kadar onlarla birlikte yaşamıştır. Hayber Yahudileri ile de anlaşma yapılmış, onlar da uzun süre Müslümanların egemenliğinde yaşa-mışlardır. Ondan sonra da Yahudilerle insani iliş-kiler devam etmiştir. Ancak Müslümanlar, düş-manlarına karşı güç kullanmak durumunda kal-dıklarında bu hadisin haber verdiği şartlar ger-çekleşecektir.
Son dönemlerde Yahudilerin yaptıkları den-gesiz ve haksız güç kullanımı, onların kendi bin-dikleri dalı kesmeleri demek olup onlara destek çıkanları uyandırmakta ve onları küresel yalnızlığa doğru sürüklemektedir.
Hadisle ilgili olarak müfessir ve siyaset adamı Mehmet Vehbi'nin şu yaklaşımı da oldukça dikkat çekicidir: İsrailli bir diplomat, Mehmet Vehbi'ye şöyle der:
"Peygamberiniz: 'Bir gün gelecek yeryüzün-de bir tek Yahudi kalmayacak. Bir ağacın veya taşın arkasına saklansa taş dile gelip haber ve-recek.' diyordu. Bak biz yok olmadık. Filistin'de devlet kurduk." 
Mehmet Vehbi de: “Ben Buharî'yi tercüme ederken, o hadisin tercümesine gelince çok dü-şündüm. Ya Rabbi, senin peygamberin ne söyle-mişse doğrudur. Ama bu iş çok zor olacak. Ya-hudiler bütün dünyaya dağılmış durumda. Biz bunları nasıl bulacağız derken bir gün Filistin'de devlet kurduğunu, dünyanın her tarafına dağılan Yahudilerin Filistin'e göç ettiğini öğrenince sevi-niverdim.” der.
Büyükelçi: "Niçin sevindiniz?"
Mehmet Vehbi: “İşimizi kolaylaştırıyorsu-nuz. Biz Müslümanların bütün dünyayı dolaşma-sını ve birçok cephede savaşa girmesini engel-liyorsunuz. Hepiniz bir araya geleceksiniz biz de sizi topluca milletlerin başına belâ olmaktan kur-taracağız.” der.
Hocanın bu yaklaşımı, mü'minin, olan her olayda hayırlar görmesinin gereğini ve olaylara Müslümanca bakış açısını göstermektedir. Evet, iman gözlüğü ile olaylara bakan kimse, şer gibi görünen nice şeyde sayısız hayırların olduğunu görebilendir. Öte yandan doğruların adamı olan mü'min, yaşadığı olumsuzluklar karşısında asla ümidini, direncini yitirmeyen ve asla üzerine dü-şenleri yapmayı ihmal etmeyendir. O, hayatın bu dünyadan ibaret olmadığını, hiç kimsenin yaptığı kötülüğün yanına kalmadığını ve mazlumun âhı ile hiç kimsenin âbâd olamayacağını asla unutmayan kimsedir. Bütün bu gerçeklerin yanında iyi bilin-mesi gereken bir başka husus da her şeyin Yüce Allah'ın kontrolünde cereyan etmesidir. Yüce Al-lah'ı hiç kimse dolduruşa getiremez ve yöne-temez.  Yüce Allah, fırsat verir, ancak asla ihmal etmez. Zalimlere tanınan fırsatlar, onların töv-besine vesile olmuyorsa, onların dünya ve ahirette azaplarını katmerli hale getirecektir. O halde bu bilinçle yola devam diyoruz.
RİBAT DERGİSİ

0 yorum: